Peygamberimiz (s.a.v)bir sabah Safa tepesine çıkarak böyle nida etmişti Mekkelileri toplamak için. Mekkelilere, Ya Sabahah(Baskın var)diye seslenen Peygamberimiz (s.a.v)’in hangi tehlikeyi haber verdiğini merak ediyorlardı. Muhakkak önemli bir durum vardı. Çünkü O El Emin olan güvenilir Muhammed(s.a.v) idi.
Resulullah (s.a.v) onlara “Eğer size şu dağların ardından bir ordu geliyor ve sizi yağmalayacak desem bana inanır mısınız?” Mekkeliler: “Elbette çünkü sen eminsin ve bize asla yalan söylemedin” dediler. Resulullah(s.a.v) “Öyleyse sizleri büyük bir tehlike ve azaba karşı uyarıyorum” Sonra tüm kabile ve boyları sayar ve “Allah beni insanları uyarmam için görevlendirdi. Allah’tan başka ilah yoktur demedikçe size bir yarar sağlayamam. Kendinizi cehennem azabından koruyun” Diye çağırmıştı Mekke ahalisini. Bu çağrı üzerinden bir buçuk asır geçti. Ve bizle bugün iman etmiş kardeşlerimize aynı nida ile sesleniyoruz. Aynı feryatla Ya Sabahah(Baskın var), tehlike var diyoruz. Bu tehlikeler kıtaları sarsacak cinsten. Bu öyle bir fitne ki görünmeden, hissettirmeden sarıyor kalpleri ve ruhları. İnsanı köleleştirdiği halde kendini özgür hisseder kişi. Evet tehlike var Ey Müslümanlar! Bir tehlike olduğunda evlerin kapıları kapanır ama bugün evlerin kapıları pencereleri ardına kadar açık bu tehlikeye karşı. Çünkü tehlike zaten evde, tehlike kalplere sirayet etmiş olan dünyevileşmedir. Peygamber çağrısına müşrikler bile koşup gelmişti. Ey bugünün iman edenleri! İnanınki tehlike bugün daha büyük. Gelin kulak verelim çıkalım evlerimizden, konfor alanlarımızdan, yumuşak koltuklarımızdan, bembeyaz tüylü halılarımızdan, her gün yenisini aldığımız şık aksesuarlarımızdan, bizi cezp eden elektronik aletlerimizden, elimizdeki telefonun sosyal medya kulvarlarından, instagramda kahve fincanı paylaşmaktan, çeyizlik yarışından, misafir gezmelerinden, kafelerde poz vermekten, eşimizle mutluluk pozu vermekten. Bütün bunların bizi Allah’ın dinine hizmet etmekten, ilim öğrenmekten alıkoyan tehlikesinden uyarıyoruz. Bu dünyevileşme ve dünyaya dalmaktan ahiretini unutanlardan olmayalım. Çok aciz bir hale düştük. Camiye gitmekten, vakfa uğramaktan, sohbetlere katılmaktan, seminere iştirakten aciz olduk. Bizi bu sohbet ve ilim halkalarından, camilerden alıkoyan ne ise o büyük bir tehlikedir bizim için. Diziler, programlar, temizlik ve alışverişler...” Deki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, hanımlarınız, aşiretiniz, kazandığınız mallar, zarara uğrar diye korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenleriniz sizin için Allah ve Resulü’nden ve O’nun yolunda cihattan daha sevimli ise Allah’ın emrini(azabını, ölümü)bekleyin” Tövbe/24 Bu ne kadar da büyük bir tehdit. Gazze ve Müslümanların her yerde katledilmesi bizi uyandırmaz mı? Gençlerin madde bataklığına saplanması, birbirlerini katletmesi, şeytani ayinlere katılması, sapkın guruplara internet aracılığı ile bulaşması, ailelerdeki huzursuzluk, boşanmalar, merhametsizlikler, İslam’a sözlü ve fırsat buldukça fiili saldırılar, her gün yeni tuzaklar kurarak İslam’ı yok etme çabaları, ABD ve İsrail ve onların güdümündeki yerli taşeronların festivaller ve konserlerle binlerce insanı ifsat etmesi tehlike değil midir? Allah aşkına konfora ve evin süsüne, telefona gömdüğümüz kafalarımızı çıkarıp bir bakalım etrafa. Hala görmüyor muyuz? Bize bir şey olmaz demeyelim. Tehlike büyük!
Bir sabah Safa tepesinde yine Peygamber nidasıyla Ya Sabahah diyoruz. Gelin toplanın Resulullah’ın mesajı okunuyor mescitte, sohbette camilerde...Buyurmaz mısınız? İcabet etmez misiniz Peygamber çağrısına? Tüm tehlikelerden kurtulmanın reçetesi, İslam’ın mesajına kulak vermede, Allah’ın dini için hizmet etmektedir. Hizmet alanları da ancak vakıf, dernek, cami ve hayır kurumlarıdır. Bizi hiçbir şey bu yerlerden alıkoymamalıdır. Toplumsal, ailevi ve ferdi kurtuluş ancak birlik ve beraberlik içinde olmaktır. Aksi taktirde büyük tehlike bizi de sarar Allah muhafaza.