Anneler çocuklarını uyutmak için masal anlatır. Bense seni uyandırmak için anlatacağım gerçekleri. Ey yavrum! Gözümün nuru, artık uykunun fazlasını bırak! Artık uyanık ve ayık olma dönemi başladı çünkü. Nicedir hep uyuduğumuz ve uyutulduğumuz için yaşamadık mı bunca vahşeti? Kalk! Kıyama dur ama onun öncesinde secde etmeyi bilmelisin yüce Rahman’a. Sen kıyama kalk ki kıyımlar son bulsun. Bil ki senin gaflet anını gözlüyor hınzırın soyu. Avcı köpekler gibi tetikteler. Hem yıllardan beridir bu vahşi oyun sürmüyor mu tüm dünyada? Onlar avcı, parçalanan, avlanan hep biz olduk.

Yavrucuğum gözlerini mahmurlaşmış gördüğümde acaba içindeki iman ateşi söndü mü? Mücadele gayreti bitti mi? Diyorum korkuyla.

Ey yavrum! Bil ki seni yüce bir davaya adadım. Daha sen doğmadan nezrettim seni İslam davasına. Bilirsin verilen alınmaz. Sakın unutma; Allah’a adanan her şeyin karşılığı ancak cennette alınır. Sakın ha dikme alçak dünyaya gözünü. Açık kalsın kalp gözün ki; hak ve batılı ayırt edebilesin. Allah korusun, seni dünyaya meyletmiş, sekülerliğe ve modaya kaymış görürüm diye ödüm kopuyor, düşünmek bile istemiyorum.

Yavrucuğum, hayatının baharındasın, gonca gül de olsan etrafa İslam’ın kokusunu ve rengini vermelisin. “Çok erken kopardın beni oyundan, eğlenceden” diye serzenişte bulunma sakın. Bu gözler başsız bebekler, gövdesiz elbiseler, titreyen çocuklar, yavrularını kaybetmiş anne ve babalar gördükten sonra artık hiçbir şey için erken değildir. Lütfen büyü, büyü ki; yetim kalmışları, öksüz bırakılmışları barındır yüreğinde anne şefkatiyle. Canım yavrum! Köz oldu, kora döndü yüreğimiz. Bu yangın ancak iman suyuyla söner. İman, teslimiyet ve hizmette akarsu gibi olup çağlarsan bir nebze soğutursun yürekleri. Midesiyle, boy-posuyla, endamıyla, kaşı ve gözüyle kafayı bozanlar görmez mi darmadağın yüzleri, yanmış bedenleri? Artık hiçbir şey eskisi gibi olmamalı. Uğursuz bir karanlık zulüm ve vahşet yağdırırken uyunur mu hiç? Hesaplar, kitaplar, eğlenceler anlamını yitirmiyorsa, feryatlar ve çığlıklar karşısında insanlıktan söz edilebilir mi?

Uyan yavrum, büyü yavrum, yaz, çiz, oku, söyle, ayağa kalk sonra vur tepesine batılın, vur nefsine, vur bozuk düzenin tüm dayatmalarına, ithal kültürüne. Sonra hakkı haykır, ram ol hakka, kurban ol İsmailce ya da adan tüm varlığınla ve iffetinle, tesettürünle Meryem gibi. Asiyece dur Firavunlaşmış, kalıplaşmış, putlaşmış yoz anlayışlar karşısında. Tek başına da kalsan sakın gocunma. İnan yalnız kalmak kötüyle arkadaşlıktan iyidir. Benzetme kendini ve asla benzeme İslam’dan zerre şaşana. Takva giysin olsun, “amaan canım ne olacak, bu da sana çok yakışıyor” diyerek heva ve hevesini körükleyen haram tellallarından uzak dur. Otur sana öteleri anlatanla, ağlatsın akıbet endişesi seni. Allah’tan başka Rab tanıma. İçinden başla dökmeye putları. Kibir, enaniyet, beğenilme arzusu birer zehirli oktur. Beklenen sensin yeter bekleme! Bir şeyler yap Allah için, öyle bekleme. Büyü ne olur artık sızlanma marazlardan, zorluklardan! Memnuniyetsizlik ve şükürsüzlüğü bırak artık. Allah’a firar et. İlk kıvılcımı yüreğine daha sen bebekken çakmıştım ya. Yüreğin minnacıktı o ateşi çaktığımda onu hisset, harla o ateşi, öfkelen, Allah için yürü... Adınla büyü bebeğim adın şehadet, yolunda yürü bebeğim yolun şehadet... Seni büyüttüğüm bu ezgiyi hatırla. Artık büyüdün ve kıyam yaşındasın ve şehadetle nişanlısın ahde vefa gerek ahdini unutma. Elest bezmini unutma...