Bir aya yakındır emsali görülmemiş bir zulüm ve soykırımla siyonist vahşete şahit oluyoruz. Bu vahşetin etkisiyle hepimizin gecesi gündüzüne karışmış adeta. Yüreğimiz yanıyor, kahroluyoruz. Söz tükeniyor, an oluyor sadece susmak istiyoruz. İçimizdeki yangının ve vicdanın sesi başka söze hacet bırakmıyor. Kelimeler cümle oluşturmaktan utanç duyuyor bu acıyı anlatırken. Dizlerimizin bağı çözülüyor öylece yığılıyoruz mecalsiz. Aşağı yukarı aynı acıları yaşıyoruz hepimiz. Ama bir yandan da bu süreçten almam gereken ders nedir? Deyip silkelenmemiz gerektiğini hatırlıyoruz.

Filistin meselesi hayatımızda nasıl anlam buluyor? Ne ifade ediyor? Bir Müslüman olarak üzerime düşen görevler nedir bu meselede? Bu yaşananlar karşısında ben ne yapıyorum? Müslüman olarak İslam’ı yaşama noktasında neden bu kadar gerideyim? Siyonist barbarlar günlerdir bu kıyımı gerçekleştirirken sadece ağlayıp sızlanarak ve birkaç slogan atarak, görüntü paylaşarak bitiyor mu görevimiz? Evimizde birinci gündem maddesi ve en önemli mesele Filistin meselesi mi? Yoksa hala minnacık sorunlardan dolayı dert mi yanıyoruz? Ne anlama geliyor gerçekten Filistin bizim için? Bombalar dursa her şey normale mi dönecek? Eskisi gibi mi olacak her şey? Biz yine eskisi gibi yaşamaya devam mı edeceğiz? Bu katliamlardan önce her şey normal miydi ki?! Bir zaman sonra ya da şimdi eski yaşantımıza, israf dolu hayatımıza devam mı edeceğiz? Yoksa Filistin’de yaşananlar bize bir filmin dramatik sahneleri gibi mi geliyor; izleyince ağlayıp ekran kapanınca her şeyin bittiği... Orada cennetlere koşmanın yarışı yapılırken biz hala eşyalarımızı mı yarıştıracağız? Kefene sarılırken canlar biz elbisenin kalitesinden mi şikayet edeceğiz? Tüm varlığını Allah yolunda feda etmiş ve hala etmeye devam ederken teslimiyet numunesi o halk; biz gaflet çukurunda debelenecek miyiz? Allah takdir ettiği bir vakitte en azizlerin eliyle Kudüs’ü kurtaracaktır amenna. Ama o gün gelinceye kadar bu fetih için ben ne yaptım ne kadar katkım oldu bu davaya? Bir sormalıyız kendimize. Evet gündemimiz ve tüm dünyanın gündemi Filistin olmalı ve asla ne gündemden ne gönülden düşmemeli. Hırs, tamahkârlık, haset, dünya ve şehvet sevgisi, gaflet ve rehavete son vermeyen bir Filistin davası gerçekten dava olabilir mi? Uykularımıza, harcamalarımıza, çalışmalarımıza yansımayan bir sevda olabilir mi? Bir dava, bir aşk ki bizim uykularımızı kaçırıp hareket ve gayrete getirmeli. Ve her hesabı her kitabı ona göre yapmalı. Ben neler yapabilirim? Daha fazla nasıl hizmet edebilirim, hayatımdan siyonist kalıntısı ve adeti olan neler varsa nasıl çıkarabilirim? Buna yormalı kafayı? Kültürel yozlaşmanın baş aktörleri siyonistlerdir. O halde İslam’ın rengine boyanıp tüm dünyayı boyamalıyım. Ya Selahaddin olmalı ya Selahaddinlerin annesi olmalı ya da Selahaddinler ve Ebu Ubeydeler doğuracak kızlar ve kadınlar yetiştirmeliyiz. Bu saatten sonra oturmak haram olsun. Dünya durdukça bu vahşeti unutmak haram olsun. Veee tüm gayretimizle Gazze’nin yiğit halkına benzemek onlardan iman ve teslimiyet devşirmek şiarımız olsun. Düğünlerimiz, gelinlerimiz, ev dizmelerimiz bu dava hesaba katılmadan yapılmamalı. Gezmelerimiz, tatillerimiz, keyif ve alışkanlıklarımız artık bu eksende olmalı. Bu kurtuluş davası ekseninde olmalı. Yoksa helal eder mi Aksa’nın yiğitleri hakkını bu ümmete. Samimiyetimiz Allah tarafından kabul olur mu? Unutursak kalbimiz kurusun diyebilmeli her fert. Ve kalkmalı düştüğü yerden. Ta ki İslam aziz ve muzaffer olsun biiznillah...