Sonsuz merhamet sahibi olan ve merhametinin kapsayıcı ve kuşatıcılığıyla kullarını hiçbir varlığın merhametine/insafına terk etmeyen, mahlûkatın maddi-manevi tüm ihtiyaçlarını nezaketle ve letafetle karşılayan Allah; şu kâinatta var olan her şey için bir ölçü var etmiştir.
Esasen Allah’ın yaratışında hiçbir düzensizlik ve bozukluk yoktur. Oysa insan bir denge üzerine kendisine emanet edilen her şeyi bozarak, daima topuzun ayarını kaçırdığı için dengesizlik ve zulmün kaynağı olagelmiştir.
Her işinde aşırıya gitmeye meyilli olan insanoğlu acıma ve merhamet etme duygularında da zaman zaman ölçüsüz ve dengesiz davranabiliyor. Merhamet ve acıma iki harika duygu iken bazen cehaletten, bazen art niyetten bazen de farklı nedenlerden zehirli ve zararlı bir hale dönüşebiliyor. Kime, neden merhamet edilmesi gerektiği önemli bir mevzudur. Ancak merhamet ve acımanın nasıl tezahür etmesi gerektiği daha da önemlidir.
Cehalet ve bilinçsizlikten dolayı kim bilir merhamet gösterdiğimizi zannettiğimiz kaç kişinin canını yakıyoruz. Kaç yaralı kalbin kabuk bağlamış yarasını kaşıyıp kanatıyoruz? İnsanların hassasiyetlerini ve ince yönlerini hesaba katmadan söylenen (sözde) teselli sözcüklerinin birer ok misali kalplere saplandığını nereden bileceğiz?
Nezaket ve letafet Allah Resulü’nün (s.a.v) en önemli vasfı iken; bizler O’nun (s.a.v) hayatını azıcık okuduğumuzda bile bunu anlıyorken neden bu denli nezaket ve letafetten uzaklaştık? Nefsin putlaştırıldığı çağımızda kendi duygularından başkasının duygularını önemsemeyen bir zihniyet her geçen gün yayılıyor. Lafı ortaya atıp kimin ne düşündüğüne ve ne hissettiğine değer vermemek en hafif tabir ile taş kalpliliktir. Bunun özgüven ya da açık sözlülükle bir alakası da yoktur.
Merhamet etmenin, kibar ve naif olmanın sadece okumakla geliştiğini de zannetmiyorum. Annelerin yavruları daha mini mini iken yüreklere işleyeceği zarif motiflerdir ancak. Bu hoyratlık, kabalık, bencillik ve dengesizlik her yanımızı sarmışken; sözüm ona zaman zaman bir insana iyilik ederken ya da merhamet gösterirken rencide etmeden ve o şahsa zulmetmeden bunu başaramıyoruz maalesef. Bazen birine gösterilen acıma ve merhamet o şahsı dövmekten beter edebiliyor. Örneğin bir yakınını kaybetmiş bir insana: Ah garibanım! A kimsesizim! Oy yüreği yanığım! deyip kişinin yarasının daha da derinleşmesine ve teessüfünün artmasına sebep olmak onu teselli etmez, yaralı yüreğine de merhem değil tuz biber olur, yakar.
İnsafsızca merhamet örnekleri o kadar çoktur ki bazen pes dedirtiyor gerçekten. Evladı olmayan bir yakınımıza(yaşlı-başlı kadıncağız) zavallı teyzem senin de bir evladın olaydı böyle ortada kalmazdın demek... sözün bittiği yer diyorsunuz o an...
Hayatından memnun olan, Allah’ın kendisi için biçtiği kadere razı ve huzurlu olan insanlara gösterilen sözde merhamet sözcükleri ve tavrı o yaralı gönülleri bulundukları hale karşı isyana ve gereksiz efkara sürükleyebilecek cinstendir. Fakire garibanlığını sürekli hatırlatmak, insanların yitiklerini ve eksikliklerini gözlerine sokmak merhamet değildir. Hangi duyguyla, hangi şeytani dürtüyle yapılıyorsa bu davranış Allah’ın gazabını çeker, yapmayalım! Böyle teselli olmaz. İlla bir şeyler söylemek zorunda değilsiniz.
Bazen konuşmaktan ziyade sadece yanında bulunmak yetiyordur kederli kişinin. Boş laf yapmak fayda vermez, eğer acıyorsan elinden geliyorsa yardımcı ol. İhtiyacını gider. Laf israfını geçtik bu iş, acıyarak muhatabı dövmektir. Bazen merhamet gösterilmeye (sözde) çalışılan insanların eksik yönlerine takılmadan hayatı mutlu ve huzurlu yaşamaları insanlara battığı için bu kişilere eksikliklerini ve acılarını hatırlatarak bu mutlu hallerini bozmaya çalışabiliyorlar. Bu da katmerli kötülüktür. Hasedin merhamet maskesine bürünmüş halidir. Allah muhafaza sizin de başınıza gelebilir.
O yüzden her ne sebeple olursa olsun bu acımasız ve insafsız merhamet gösterilerinden ve ölçüsüz teselli sözcüklerinden vazgeçelim. Üzdüğümüz ve yaraladığımız kimi garip kalp vardır ki; yüce Allah o kalbi kendine dost seçmiştir. Kırdığımız ve üzdüğümüz o kalp Allah’ın gücüne giderse vay halimize!
Kalbimizi yoklayalım, lafımızı tartalım, muhatabı tanıyalım öyle konuşalım, sevelim. Allah için iyilik edelim, karşılıksızca... Ama öncelikle ne yaparsak yapalım ölçülü olalım. Dünya kimseye kalmaz.