Doğduğumuz andan başlayarak tüm hayatımız boyunca farklı birçok ortamda bulunur, birçok insanla iletişim halinde oluruz.
Her iletişim beraberinde etkileşimi de getirir. Yani ister farkında olalım ister olmayalım karşılaştığımız her insan, bulunduğumuz her ortam ve yaşadığımız her hadise bizi ya olumlu yada olumsuz yönde etkiler.
İnsanoğlu sosyal bir varlık olması hasebiyle yalnız yaşayamadığından tüm risklere rağmen toplumsal hayatın içerisinde aktif olmak durumundadır.
İnsandaki bu olumlu ya da olumsuz etkilenme insan psikolojisinin temelini oluşturur.
Teknoloji ile oluşan hızlı haberleşme ağı ile kişi sadece bulunduğu ortamdan değil tüm dünyadaki olaylardan etkilenebiliyor. Bütün bu bağlantılar ve etkilenmeler neticesinde insan psikolojisi hiç olmadığı kadar bozulup hastalıklı hale gelebiliyor.
Karşılaştığımız ve muhabbet ettiğimiz bir çok insanın muzdarip olduğu en büyük sorunlardan biri; karşılaştığı veya yaşadığı olumsuzlukların etkisinden bir türlü kurtulamaması ve bu hadiselerin etkisiyle yaşam kalitesinin bozulması, içine kapanıklık, güvensizlik duygusu, şüpheci, ihanete uğramışlık duyguları içerisinde bocalayan insan modelleri ortaya çıkıyor. Bu hayal kırıklığı ve içsel kırgınlık dediğimiz yorgun ve dargın ruh hali; toplumda bireyselleşme ve kendi ekseninde dönmeyi de beraberinde getiriyor.
Dinimizin ve insanlığın da gerektirdiği iyiliği şiar edinme, iyilikten asla vazgeçmeme, karşılıksız iyilikte bulunma gibi temel vd. hayati kavramlar bu olumsuzlukları yaşamış ve etkisinden kurtulamamış insanlar tarafından neredeyse unutulmuş veya anlamsız görülmektedir.
“Hep ben mi iyilik edeceğim? Ne yaparsan yap boş, insanlar değmiyor, iyilik hep kötülükle karşılanıyor. Nankör insanlara değmez. Bundan sora böyle. En ufak bir şey için kılımı kıpırdatmam, kötülüğe kat kat kötülük yaparım...” gibi cümleler sarf ederek Allah'ın bize yüklediği iyi ve dosdoğru olma emrini yok sayma ya da unutma olarak sapmaya sebep olabiliyor.
Allah muhafaza böyle darbe almış ve kırılmış insanlar kötü niyetli ve fesat insanların gazına gelerek sonu hiç hayırlı olmayan maceralara girebiliyor. Böyle bozuk bir ruh haliyle en yakınlarına dahi yüz çevirmiş, şüpheci, sevgisiz, karşılıksız bir şey veremeyen, içten pazarlıklı, bencil ve kinci yapıya bürünebiliyor. Doğru yolu bulamazsa bu durumunu çok beğendiğini bile söyleyebiliyor. Çevresine takındığı bu olumsuz tavırlar neticesinde yalnız ve sevilmeyen, mutsuz ve dışlanmışlıkla karşılaşabiliyor kişi. Yalnızlık başta hoşuna gitse bile ileride bir çok sorunla karşılaşabiliyor insan.
Tüm bu olumsuzluklar ve hayalkırıklıkları, sevdiklerinden ve yakınlarından alınan darbelerin etkisinden nasıl kurtulabilir insan? Nasıl diken atanlara hala gül uzatabilir?^Bu mümkün mü?
Aslında birçok konuda olduğu gibi bu konu da da Kur’an reçetesine baktığımızda bize ilacımızı verecektir.
Yüce Rabbimiz Fatır suresi 34.ayette şöyle buyuruyor:
“İyilikle kötülük bir olmaz. Sen (kötülüğü)en güzel olan davranış ile sav; o zaman göreceksin ki seninle aranızda düşmanlık bulunan kişi sıcak bir dost oluvermiş.”
Yine aynı surenin 35.ayetinde:
“Bu sonuca ancak sabırlı olanlar ve (erdemlerde) büyük pay sahibi olanlar ulaşabilir.” buyuruyor.
Evet Rabbimizin bu kırılmışlıkla ve kötü muameleyle imtihan olmuş kişilere sunduğu ilaçlar Kur’an ayetlerinde mevcuttur. İş bizde bitiyor. Zor olsa da içsel bir mücadele vererek Kur’an’a kulak verirsek tüm şeytani dürtüleri alt eder, hem sağlıklı bir psikolojiye sahip olur hem mutlu bir hayatımız olur ve Rıza-i ilahiye ereriz.
İnsanlardan yana beklentiyi azaltarak hatta sıfıra indirerek doğruda iyiliklere asıl mükâfatı veren ve asla iyiliği zayi etmeyenden karşılık beklersek asla çok dibe vurmayacağız inşallah.
Sarsılsak da zaman zaman toparlanır, çabucak kendimize geliriz.
Balığın iyiliği bilmemesi muhtemeldir her zaman. Ama sen Halıkını biliyorsun. O halde rotanı şaşma.
Rahmetli Mehmet Yavuz hocanın da tavsiye ettiği gibi karşılıksız iyilik etmeye devam.
Çünkü iyilik hali olman gereken bir durumdur.
Karşılaştığın duruma göre şekil değiştirmez.