Öncelikle yaptığım değerlendirme meşruluk ve hukuki düzlemde değil; salt yürürlükte bulunan 1982 sayılı Anayasasına göre yapılmıştır. Zira mevcut anayasa ne meşru ne de hukukidir.

10 Ağustos`ta Erdoğan halk tarafından %52 oy oranıyla cumhurbaşkanı seçilmişti.  Seçim sürecinde Erdoğan, seçildiği takdirde Anayasada belirtilen yetkilerini sonuna kadar kullanacağını ve Bakanlar Kurulu`na başkanlık edeceğini defaten söylemişti.

Şimdiye kadar hiçbir cumhurbaşkanı olağanüstü haller haricinde Bakanlar Kurulu`na başkanlık etmemiş. Ancak önceki cumhurbaşkanları Erdoğan gibi halkoylamasıyla da seçilmemişlerdi.

2007  yılında Anayasa`da yapılan değişiklikle cumhurbaşkanının halk oylamasıyla seçileceği düzenlemesi dışında cumhurbaşkanlığının yetkilerinde herhangi bir değişiklik yapılmamıştı.

Geçen günlerde Erdoğan, 2015`ten itibaren Bakanlık Kuruluna başkanlık edeceğini ve ilk olarak 19 Ocak`ta Bakanlar Kurulu`na Başkanlık edeceğini söyledi.
Anayasa`nın 104. maddesi cumhurbaşkanının gerekli gördüğü hallerde Bakanlar Kuruluna Başkanlık edeceğini düzenlemiş. Ancak bu yetki istisna olup,  cumhurbaşkanlığına tanınan takdiri bir yetki değildir.

Cumhurbaşkanı Anayasa`daki bu hükmü gerekçe göstererek sürekli olarak Bakanlar Kuruluna başkanlık yapması mümkün değildir. Cumhurbaşkanının Bakanlar Kuruluna başkanlık etmesi ancak olağanüstü hal veya sıkıyönetim gibi olağanüstü hallerde mümkündür. 104. maddede zikredilen “gerektiğinde” ibaresi bu duruma açıkça ve tereddüte yer bırakmadan işaret etmektedir.

Olağan durumlarda Cumhurbaşkanının Bakanlar Kuruluna başkanlık etmesi mümkün değildir. Nitekim Anayasa tarafından esasları belirlenen parlamenter sistemimizde yetki ve sorumlulukları sınırlanan Cumhurbaşkanlığına temsili görev verilmiştir. Bu temsili görev halkoylamasıyla farklı renge bürünmemiştir.
Ayrıca Cumhurbaşkanının siyasal yönden sorumsuzluğu buna engeldir. Başbakan ve bakanlar siyasi olarak sorumludurlar. Gensoru ve güven oylaması yoluyla düşürülebilmektedir. Ancak bu mekanizmalar cumhurbaşkanlığına karşı işletilemez.

Anayasanın 110. maddesine göre Bakanlar Kurulu, başbakan ve bakanlardan oluşur. Başbakanın milletvekili olması da zorunludur. Bu açıdan bakıldığında Cumhurbaşkanının Bakanlar Kuruluna başkanlık etmesi yasal olarak da mümkün değildir. Kaldı ki, Cumhurbaşkanının Bakanlar Kuruluna dahil olmadığı da bu madde ile açıktır. Anayasa`nın 101/son maddesine göre cumhurbaşkanının partili olması mümkün değildir. Çünkü cumhurbaşkanı seçilen kişinin varsa partisi ile ilişiği kesilir, milletvekili ise milletvekilliği düşer hükmü yer almaktadır. Bu hükme göre, partili nitelikleri açık olan Başbakan ve bakanlara gerekli haller dışında başkanlık yapması mümkün değildir. Cumhurbaşkanının istisnai haller dışında Bakanlar Kuruluna başkanlık etmesi Başbakanlığa ait yetkinin gaspıdır.
Gereklilik şartları oluşmadığı halde Bakanlar Kurulu`na başkanlık yapıldığı takdirde, hükümet cumhurbaşkanının vesayeti altında kalacaktır. Ne cumhurbaşkanlığı makamı ne de başbakanlık makamı vesayet makamları değildir.

Bugüne kadar olduğu gibi, yürütmenin başı olarak başbakanın Bakanlar Kuruluna başkanlık etmesi anayasa gerekliliğindedir. Çünkü seçimlerde milletten yetki alacak ve icraatlarıyla ilgili hesap verecek olan başbakandır. Yine hukuki ve siyasi anlamda sorumlu olan da başbakandır. Yasalar önünde hiçbir sorumluluğu bulunmayan Cumhurbaşkanının Bakanlar Kuruluna başkanlık etmesi mevcut anayasal düzenlemesi açısından doğru değildir.
Erdoğan`ın fiili başkan olduğu kuşkusuzdur. Erdoğan, anayasal sistemi zorlayarak fiilen başkanlık sistemine geçme niyetindedir. Erdoğan, Anayasa`nın 104.maddesinde yazılı hükmü kendisine göre yorumlayarak fiili başkanlığını hukukileştirme gayreti içindedir. Ancak mevcut anayasa karşısında bu çabası gayrimeşrudur.