İnsanlık tarihinin en vahşiyane günlerinden olan 6-7 Ekim olaylarının üzerinden 1 aydan fazla zaman geçti. Şimdiye değin birçok kimse, camia, kurum ve kuruluş kendi açısından olayları anlamaya, nedenini ve sonucunu sorgulamaya çalıştı.  Ancak birçok kimse salt olaya kendi penceresinden yaklaştı/yaklaşabildi.

Doğru bir analiz yapabilmek için olaylara kendi penceremizden olduğu gibi karşı tarafın da penceresinden bakıp ona göre analiz yapılması gerekir ki bu şekilde yapılan analizler daha sağlıklı sonuçlar verir. Ayrıca olayın üzerinde biraz zamanın geçmesi olayı daha sağlıklı analiz etmemize de yardımcı olur. Geçen sürenin de bu hususta yeterli olduğu kanısındayım.

HDPKK 6-7 Ekim olaylarındaki amacı, hedefi neydi ve hedeflediği bu sonuç ya da sonuçlara kısmen de olsa yaklaşabildi mi sorunsalını analiz etmek için, olayın bütün aktörlerinin ve mağdurlarının özellikle satır aralarındaki söylemlerine bakıp ona göre değerlendirmek lazımdır.

6-7 Ekim olaylarını yapan HDPKK`nin  hedefleri bu şekilde sıralanabilir.

1- AK Parti Hükümetine karşı darbe provası yapmak,

2- HÜDA PAR camiasını sindirmek ve bu bağlamda diğer İslami yapıları etkisiz hale getirmek

3- Kobani`ye yardım

4- Seküler güçlerle işbirliği içinde olduğunu göstermek

5- Çözüm sürecinin tek temsilcisi ve yürütücüsü olduğunu kabullendirmek

Bu hedeflere ulaşıp ulaşmadığını ise bu şekilde tespiti yapmak mümkündür:

1- AK Parti hükümetine yönelik darbe provasının kısmen de olsa sonuç verdiğine inanmaktayım. Batı tarafından AK Parti, İslamcı bir parti olarak kabul edilmekte  ve böyle bir partiye tahammülleri yoktur. Bundan dolayı AK Parti`yi düşürmek ya da dizayn için bu sefer taşeron HDPKK`ye görev verdiler. Ancak tam anlamıyla başarılı olamadılarsa da Hükümete bazı taleplerini kabul ettirdiler. Örneğin önceleri “hayır” diyen hükümet peşmergenin Kobanê`ye geçişine “evet” demek zorunda kaldı.

2- Her ne kadar PKK`nin gençlik çetesi sosyal medyada bütün HÜDA PAR üyeleri infaz edilecek dediyse de bize göre HDPKK`nin esas amacı imha değil; sindirmedir. Zaten imha yapabilmesine fiilen de olanak yoktur. HÜDA PAR sindirildiği takdirde bölgedeki diğer İslami yapılarda kendiliğinden etkisiz hale getirilmiş olacaktı. Ancak HÜDA PAR`ın bu olaylarda takındığı tavır ve direniş onların bu hesaplarını alaşağı etti.

3- Bahane ettikleri Kobani`ye yardımı ise başardılar. Bu olaylardan sonra Batı tarafından oluşturulan Koalisyon etkin bir şekilde IŞİD hedeflerine saldırmaya başladı. Hükümet terörist olarak kabul ettiği YPG`ye yardım ulaştırmak için peşmerge için koridor açarak, peşmergenin Kobani`ye girişini sağladı. Böylelikle Kobani`de savaşın seyri değişmeye başladı. Dış politikada hamaset edebiyatının değil, reel politik gerçeklerin etkili olduğu görüldü.

4- HDPKK`nın İslam`a ve onun temsilcilerine yönelik olarak giriştikleri bu katliam ve sindirme seküler, laik ve ulusalcı güçleri ziyadesiyle memnun etti. Bundan dolayı HDP yetkileri seküler güçleri iş başına çağırdılar.

5- Çözüm süreci ilgili olarak HDPKK`nin amacı bu sürecin tek öznesi ve yürütücüsü olduğunu kabullendirmekti. Buna karşın ise Hükümet kanadında ise bu eylemlerin tek amacının çözüm sürecinin bitirmek olduğunu vurguladılar. Oysaki yukarıda vurguladığım gibi çözüm sürecinde nemalanan HDPKK bu süreci bitirmek değil; tekeline almak istemektedir. Yaşanan süreçte hükümetin çözüm sürecine yönelik naz diretmesinin şimdilik sonlandığı görülüyor. Dolayısıyla HDPKK`nin hedefine ulaştığı söylenebilir.

Son olarak bu olaylar;

1. Kürt halkının tek temsilcinin HDPKK olmadığı açıkça görülmüş ve HÜDA PAR`ın halkın temsilcisi olduğu kabullenilmiştir.

2. Çözüm sürecinin salt HDPKK`ye yaradığını ve hiçbir dönemde olmadığı kadar güçlendiği açıkça görüldü.

3. Hükümetin çözüm sürecinin yanlış yapıldığına yönelik doğrudan ve dolaylı olarak itiraf edip kabullenmesi olumludur ancak bunu realiteye yansıması olur mu olursa ne şekilde olur önünüzdeki günlerde belli olur.

4. HÜDA PAR`ın bu olaylar karşısındaki takındığı tavır ve sağduyusu neredeyse bütün toplum tarafından takdirle karşılandı. Bu da HÜDA PAR`ın Türkiye siyasetinde etkin olacağını gösteriyor.

5. 1990`lı yılarda Hizbullah ve PKK arasında yaşanan olayların PKK`nin yansıttığı gibi olmadığı görülerek, Hizbullah Cemaati sorgulanmaya başlandı.

6. HDPKK`nın amacının Kürt sorunu olmayıp, tek amaçlarının “kendi” varlıkları olduğu görüldü.

7. Yaşanan olaylarda her ne kadar HDPKK provokasyon olduğunu dillendirse de asıl provokasyon yapanın ve provokatörlerin kendileri olduğu geniş kesimlerce görüldü. Gerçekleştirilen eylemlerin çoğu planlı bir şekilde gerçekleşmiş olup sadece bazı eylemlerin ölçüsü spontane gelişmesi provokatörlük olduğunu göstermez.

8. HDPKK kendisine yeni Uluslararası partner bularak, her zaman olduğu gibi bağımsız hareket etmediği/etmeyeceğini gösterdi.

9. HDPKK`nin Vandalizm maskesinin düşürülmüş olup kirli yüzü herkes tarafından görüldü. Yaşanan vandallığın en büyük sorumlusu  taşeron HDPKK`dir. Her ne kadar bunların arkasında müteahhit Batı emperyalistleri olsa da bu, HDPKK`nin sorumluluğunu azaltmaz. Hatta HDP`nin yönetiminde halkı sokağa çağıran metne imza atan herkes bu yapılanlardan hem hukuken hem de siyaseten sorumludur.

10. Devlet, güvenlik ve asayişi sağlayamadığından dolayı varlığı ve meşruluğu tartışılır hale geldi. Hatta olayların faillerine karşı etkin bir soruşturmanın yürütülmemesi ve hatta faillere kayıtsız kalınması bu meşruluğu iki kat daha tartışılır hale getirmiştir.