Bismillah… 

        Hocam okullar açılacak mı?

        Son zamanlarda bu sorunun birçok öğretmene sıklıkla yöneltildiğini duyuyor ve görüyoruz.

        Kaygı ve hassasiyet kaynaklı sorulan bu soruya Milli Eğitim Bakanı Sayın Ziya Selçuk dahi pandeminin nasıl seyredeceği bilinmezliğinden dolayı doğal olarak net bir cevap veremediğine şahit olmaktayız.

        Sayın Bakan, okulların açılmasıyla ilgili dört senaryo üzerinde durduklarını ve hazırlıklarını bu senaryolar üzerine bina ettiklerini açıklayarak belirsizliği bir nebze gidermeye çalıştı.

       Okulların tamamen kapalı olup eğitim-öğretimin online ve TV üzerinden uzaktan eğitim şekliyle yapılması,

       Okulların eski normalde olduğu gibi tamamen açılıp eğitim-öğretimin yeni normalin kriterlerine göre yüz yüze icra edilmesi,

       Yarısı yüz yüze ve diğer yarısı ise uzaktan eğitim olacak şekilde seyreltilmiş hibrit sisteminin uygulanması,

       Son olarak da şehir bazlı yöntemin yani her ilin pandemi açısından durumuna bakılarak yüz yüze mi yoksa uzaktan eğitim mi uygulanacağına karar verilmesi.

       Dile getirilen senaryolardan hangisi uygulanırsa uygulansın her birinin kendine özgü artıları ve eksileri vardır. Hangisinin uygulanacağına dair şimdiden bir öngörüde bulunamadığımızdan dolayı tüm eksikliklerin giderilmesi için hummalı bir çalışma içerisine girilmesi apaçık ortadır.

        İster bu dört senaryodan herhangi biri isterse de farklı bir senaryo olsun eğitim ve öğretim ile ilgili dikkate almamız gereken bazı hususlar var.

       Öncelikle, başta öğrencilerimiz olmak üzere toplum sağlığı…

       Öğrencilerin, öğretmenlerin ve dolayısıyla da bunlarla bir şekilde etkileşim içerisinde olan tüm toplumun sağlığını riske atacak her türlü girişimden kaçınılması gerektiği herkesin ortak görüşü olduğu kanaatindeyim. 

      Bununla birlikte eğitimin aktive edilmesi ve devamlılığı önemli. Bu nedenle imkânları zorlayarak ve azami ölçüde tedbirler alarak tamamen yüz yüze eğitimin veya en azından seyreltilmiş hibrit sisteminin uygulanması için gayret sarf edilmesi elzemdir.

       Öğrenciler ile okul arasında var olan bağın kopmasına ve ciddi manada zayıflamasına fırsat verilmemelidir.  Bir şekilde arkadaşlarıyla, öğretmenleriyle ve okulun diğer unsurlarıyla bir etkileşim oluşturulması gerekir.

       Öyle ki öğrenciler, “hayat devam ediyor; okulum yerinde duruyor; öğretmen ve arkadaşlarım ile görüşüyoruz; bu hastalık bitecek ve biz eğitim yolculuğumuza devam edeceğiz” desinler.

       Bu nedenle uzaktan eğitimde öğrencilerle olan iletişim, sadece anlatılması ve kavratılması gereken dersin ve konunun aktarılmasından ibaret olmamalı.

       Geçtiğimiz dönemde ya video oluşturularak dersler asenkron şeklinde yapılmış ya da öğrencilerle canlı yayın ortamında senkron dersler düzenlenmişti. Ancak öğretmenlerin geneli senkron derslerde de mikrofonu kapatarak dersleri asenkron modunda işlemişlerdi.

       Hâlbuki öğrencilere sınıf atmosferini yaşatmak hem derslere katılımın cazip hale getirilmesi ve hem de öğrencilerin psikolojileri açısından değerlidir. MEB bu açıdan bazı sistemsel düzenlemeleri ve rehberlik çalışmaları yapması gerekir.

       MEB karar alınım süreçlerinde Sağlık Bakanlığı gibi diğer ilgili bakanlık ve kurullarla nasıl ki istişare içerisine giriyorsa muhakkak surette yerel yönetimler ve ilgili kurum müdürlükleri ile alınan kararları tebliğ etme şeklinde değil de tam bir istişare atmosferinde diyalog geliştirmesi gerekir.  

       Sadece illerin pandemi durumu gözetilerek belirlenen şehir bazlı senaryonun uygulanmasında değil hangi yöntem ve yönetim uygulanırsa uygulansın şimdiden vali, belediye başkanı, il milli eğitim müdürleri, … düzeyinde istişare toplantıları gerçekleştirmesi sürece müspet katkı sunacaktır.

       Tabi bunun öncesinde bu üst idari amirlikler ve yöneticiler kendi bünyesinde bulunan kurum ve kuruluşlarla istişare toplantılarını yapmış ve hazırlıklarını tamamlamış olmaları maksimum faydayı temin edeceği hususu su götürmez bir gerçektir.

       Bu istişare toplantılarında eğitim ve öğretim ile ilgili teknolojik, akademik, pedagojik ve fiziksel durum en ince ayrıntısına kadar masaya yatırılıp eksiklik ve aksaklıklarla ilgili tespitler yapılıp tedbirler alınmalıdır.

       Biz şu an itibariyle ifade ettiğimiz hususlarla ilgili herhangi bir hareketliliğe şahit olmadık.

       Toplum olarak beklemedeyiz.

       Ve soruyoruz.

       Eğitim ve öğretim faaliyetlerinin maksimum düzeyde sağlıklı yürümesi için teorik değil pratikte hangi fiili çalışmaları yapıyorsunuz ve ne durumdasınız?

       Allah(cc)’a emanet olunuz.                                                                                     Murat DALKILIÇ