Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra galip devletler, İngiliz ve Fransızlar; İslam’ı ve Müslümanları siyasetten ve İslam'ın siyasi gücünden uzaklaştırdılar. Özellikle aramızda tefrikalar oluşturdular. Bu tefrikaların en başında, ırki söylemlerle başta Türk ve Arap nasyonalizmini İslam toplumu arasında yaygınlaştırdılar. Bir ırkın menfaatlerini gözettiğini söyleyen devletler kurdular.

Irki ayrıştırmalar artık fayda vermeyince 1990'lı yıllardan itibaren mezhebi ayrıştırmaları ön plana çıkardılar. Emperyalistlerin 1. Dünya Savaşından sonra İslam toprakları üzerinde kurdukları çeşitli kukla devletler aracılığıyla İslam toplumlarını ayrıştırmaya çalıştılar ve halen ayrıştırmaya devam ediyorlar.

Kur'an'ın ibadetlerine iman eden ama Kur'an'ın siyasetine iman etmeyen bir nesil yetiştirmek istediler. Dini siyasetten ayırdılar, dini devletten uzaklaştırdılar. Eğer biz Müslümansak Kur'an'ı okuyor ve anlıyorsak İslam peygamberinin tutum ve davranışlarından haberimiz varsa biliriz ki din ve devlet iç içedir. Birbirine bağlanan iki ayrı parça gibi değil din ve devlet aynı şeydir.

İslam'da din ve devlet bir kaynaktan ve bir kökten beslenmektedir. O da ilahi vahiydir. Kur'an ve İslam peygamberi Hz Muhammed, bunu insanlığa böyle öğretmiştir.

İngilizler ve Amerikalılar İslam’ı; kitap ve sünnet İslam’ı yerine hurafe ve bidat İslam'ına dönüştürmek istediler. Şehadet ve cihad İslam’ı yerine esaret ve zillet İslam’ına, kulluk ve akletme İslam'ı yerine karışıklık ve cehalet İslam'ına devşirmeye çalıştılar. Dünya ve ahiret İslam’ı yerine dünyaperestlik ve ruhbanlık İslam'ına; marifet İslam'ı yerine taşlaşmış ve gaflet İslam’ına çevirmek istediler. Kıyam ve amel İslam’ı yerine uyuşukluk ve kofluk İslam'ı; mustazafların kurtarıcısı İslam yerine, güçlülerin elinde oyuncak olan İslam'ı kurguladılar.

Allah resulünün hayatını anlatan hangi kitabı okursanız okuyun İslam'ın ilk yıllarından itibaren görürsünüz ki İslam peygamberi Hz Muhammed hükümet kurmuştur. Askeri kuvvetleri ve polis gücü vardır. Siyasetlere dahil olmuş, o dönemin dünya siyasetini değiştirecek siyasi dehalar yetiştirmiştir. Mescid-i Nebi İslami siyasetin ve İslami gücün ağırlık merkezi olmuştu.

Peygamber Efendimiz davranışlarında tedbirli ve çabuktu, hiçbir meselenin gecikmesine izin vermezdi. Bu ülkenin Müslümanları olarak 100 yıldır gecikmiş bir hakkımızı daha fazla geciktirmeden ‘Kamusal Alanda İslam!’ diyelim. Bu ülkede 1921 Anayasası'nda olduğu gibi 7. maddenin tekrardan yürürlüğe konulması için kamusal alanda İslam'ın egemenliğinin olması için sivil bir anayasayı talep edip toplumsal duyarlılık oluşturmayı Allah bize nasip etsin. Bu ülkenin Müslüman halkının hak ve hukukunun anayasal güvence altına girmesi için toplumsal duyarlılık oluşturmayı bize lütfetsin.

Kamusal Alanda İslam diyerek 1921 Anayasası'nda olduğu gibi devletin dininin İslam'a dönüşmesine bizi vesile etsin. Müslüman halkımızın hak ve hukukunu talep ederken daha cüretkar daha cesur daha mantıklı daha gür bir sesle mücadele etmeyi bize lütfetsin.

Gazze meselesi başta olmak üzere 1. ve 2. Dünya Savaşı sonrası zulüm üzerine kurulan Dünya düzeni çökmüştür. İnsanlık ilahi adaleti tesis edecek yeni bir nizama ihtiyaç duyuyor.

Allah'ım Müslümanlara öyle bir nizam kurmayı nasip et ki Kıyamet gününe kadar Ezan-ı Muhammed'inin okunduğu hiçbir şehrimiz; kafirlerin işgaline, kötülerin tahakkümü altına girmesin.

Kudüs'ün özgürlüğü için küresel emperyalizmi küresel intifadanın rüzgarı ile zelil edip yeryüzünde ilahi adaletin tesisine vesile olan kullardan olmak dileğiyle…