Bayram için memlekete gitme niyetiyle İstanbul'dan, sabah beş buçukta, arefe gününden bir önceki gün, şerefe gününde yola çıktık. 4 şeritli otobanda, 10 kilometre hızla, 5 saat boyunca ilerleyebildik. Bu manzarayı görünce dudaklarımızdan şu dua döküldü: "Ya rabbi bu insanlar sıla-i rahim için senin sevgin için Allah rızası için memleketlerine gidiyorlar. Ailelerinin yanına gidiyorlar. Öncelikle bu ameli kabul eyle. Bayram için evlerinden çıkan insanlarımızı kaza beladan koru Ya rabbi!"

 

Bayramın 1. günü Ankara'daydık. Sabah namazını kıldıktan sonra kesim alanına gittik. Gerçekten bizim insanımız, Doğusunda da Batısında da Müslümandır. İnsanlar, kurbanlarını kesmek için akın akın kesimhanelere gidiyorlardı. Ankara'da oturan vatandaşlarımızın kurban kesimi, aşkı, heyecanı, gayreti, bayram namazında kesimhanenin hemen yanındaki camide bahçenin bile dolup taşması, binlerce insanın hep bir ağızdan Allah'ın ismini yüceltip teşrik tekbirlerini getirmesi "Allah'ım, Muhammed Ümmeti ne kadar hayırlı bir ümmettir! Sen Muhammed ümmetine rahmet eyle!" diyerek dua etmemize vesile oldu. Yıllar önce Medine'de bayram namazı kılmıştık. Medine'deki hava Ümmet-i Muhammed'in olduğu her yerde var. Gerçekten Ümmet-i Muhammed yeryüzüne gelmiş geçmiş en hayırlı ümmettir.

 

Ülkemize sığınmış, Suriye'den, Mısır'dan çeşitli ülkelerden mazlum muhacir insanlarımız var. Tabii onların da bayramlarını tebrik ettik. Çok değerli Mısırlı bir hocamızı ziyaret ettik. Kendi ülkesinde yaşanan mezalimlere gözyaşı dökmesi yüreğimizi yaktı. Zindanda ölen, idam sehpalarında şehit edilen, mazlum Mısır'ın yiğitlerini, rahmetle anıyoruz. İnşallah yeni Dış İşleri Bakanımız Mısır'ın zindanlarının kapılarının açılmasına vesile olur. İhvan-ı Müslimin, tekrardan kendi ülkesinde özgürce hareket edebilir.

 

Bu ülkenin de muhacirlerinin olduğunu tüm milletimize ve bu ülkeyi yöneten yetkililerimize tekrardan hatırlatmak isteriz. 28 Şubat döneminde "şucusun, bucusun" diyerek ömür boyu hapse mahkum edilen, ağırlaştırılmış müebbete mahkum edilen, bu yüzden dolayı ülkemizi bırakıp başka ülkelere iltica etmek zorunda kalan İslami şahsiyetler var. Bu insanların dosyaları tekrardan adil hakimlerin önüne konulsa görülecektir ki ceza almalarına sebep gösterilen hiçbir şey bir yıl bile cezaevinde yatmalarına sebep değil. 1998-2002 yıllarında yargılanan Müslüman kimselere; ancak vahşilere ve canilere verilebilecek 30 yıl ve müebbet hapis gibi cezalar, bu ülkede ceza olarak kesildi. Astronomik ceza alan bu mazlum Müslüman insanlar, ülkemizi bırakıp çeşitli ülkelere iltica etmek zorunda kaldı.

 

 Sayın Tayyip Erdoğan, 2002'de iktidara geldikten sonra işkenceye sıfır tolerans, haksız yere Müslümanların ceza alması gibi konularda ciddi iyileştirmelerde bulundu. FETÖ yargısının menfi hareketleri Tayyip Erdoğan'ı kimi zaman mahcup etse de elinden geldiğince adaleti sağlamaya çalıştı. 

 

28 Şubat sürecinin Müslümanların aleyhine açılan dosyalarını tekrardan açıp mağduriyetleri acilen gidermek gerekir. Adalet Bakanlığı'nın bu konuyu düzelteceğine inanıyoruz. Buradan 28 Şubat sürecinde İslami şahsiyetinden dolayı ceza alıp muhacir olan bütün Müslümanlara selam ediyor, geçmiş bayramlarını tekrardan kutluyoruz.

 

İsveç'in Kur’an yakma olayı, memleketimizi ve tüm İslam alemini ciddi anlamda üzdü. Hükümetin konuya vermiş olduğu tepki, yerinde ve takdire şayandır. Kur'an'a düşmanlık edenlere vereceğimiz en güzel cevap, çocuklarımızın Kur'an öğrenmesini sağlamakla olur. Bu vesile ile camilerde ve okullarımızda açılan Kur'an kurslarına çocuklarımızı gönderelim.

 

TÜGVA'nın MEB Din İşleri Genel Müdürlüğü ile imzaladığı bir protokol var. Bu protokol sayesinde İmam Hatip Lisesi mezunu, ilahiyat mezunu kimseler halk eğitimden ücretlerini alarak TÜGVA bünyesinde okullarda Kur'an dersi verebiliyorlar. Biz yıllardan beri MEB ile Diyanet'in ortak bir protokol imzalayıp ülkemizin bu iki önemli kurumunun imkanlarını ve personellerini harmanlayarak yereldeki belediye, kaymakamlık, valilik ve İslami vakıfları da  katarak 6 hafta süren Kur'an kurslarının profesyonel bir şekilde ifa edilmesini öneriyorduk. TÜGVA'nın protokolü güzeldir; fakat bu bir vakfın yapabileceği bir işten öte bir şeydir. MEB ve Diyanet, ortak protokol imzalayıp acilen Yaz Kur'an Kurslarının daha profesyonel bir şekilde icra edilmesini sağlamalıdır. Yeni Milli Eğitim Bakanımızın bu konuda gereken adımları atacağına inanıyoruz.

 

Kur'an'a hürmetsizlik eden zalim, barbar, kafir hükümetlere verilecek en güzel cevap; fiili cevaptır. Fiili cevabımız; Sayın Recep Tayyip Erdoğan hükümetinin Kur'an-ı Kerim, Hz. Muhammed'in Hayatı ve Temel Dini Bilgiler derslerinin zorunlu ders kategorisine konulmasını sağlaması ve Yaz Kur'an Kurslarının daha profesyonel yapılmasını sağlayarak Kur'an öğrenimini 7'den 70'e bütün toplumumuza yaymakla olmasını arzuluyoruz.

 

Hayırlı ve bereketli bir yıl geçirmek ümidiyle Allah'a emanet olun.