Önümüzde 27. gece var. Bu gece halk arasında Kadir Gecesi olarak biliniyor. İbadete düşkün hocalarımızla beraber Kadir Gecelerinde mahallemizde daha önceki yıllar şunları yapardık:

Kadir Gecesi niyetiyle camide itikafa girerdik. Ki bu gecenin Kadir Gecesi olma ihtimali büyüktür. Teravih namazımızı camide cemaatle kıldıktan sonra tesbih namazını da camide cemaatle Hafız imamımızın ardından kılardık. Ve mahalleli olarak Kur'an-ı Kerim okumasını bilenlerimiz hocamızın dağıttığı cüzleri okuyarak bir Hatmi Şerif indirirdik. Tabii teravih namazı, tesbih namazı, hatim derken gece yarısını, saat geçerdi. Hatimden sonra camide büyük bir halka oluştururduk. Hocamız hatim duası okurdu. Ardından o halkadaki her kardeşimiz Allah-u Teala'ya kısa, sesli bir dua ederdi. Biz de onun duasına Amin derdik. Bu arada sahur yaklaşır. Sahurumuzu da camide cemaatle beraber yapardık. İçimizdeki küçük çocukların birbirine zeytin çekirdekleri atıp şakalaşmaları ve gülücükleri yüreğimize çok güzel iz bırakmıştır.

Ardından seher cüzüne camide katılıp sabah namazını da camide cemaatle kılardık. Ve bu vesileyle bu geceyi ihya etmiş olurduk.

Hocamız her zaman bize şu hadisi şerifi hatırlatırdı:

Peygamber efendimiz diyor: ‘Kim yatsı namazını camide cemaatle kılarsa ve o gecenin sabahında da kalkıp camiye gider sabah namazını camide cemaatle kılarsa bütün geceyi ibadetle geçirmiş olur.’ Ve ardından hayatımıza ışık tutacak şu tavsiyede bulunurdu: ‘Bu vesile ile mübarek gün ve gecelerde, âdetimiz olsun, yatsı namazını ve o gecenin sabah namazını camide cemaatle kılalım.’

Tabii tüm bunları yapmak için 27. gece gelmeden önce güzel bir organizasyon, programlama yapardık. Cami imamımız, müezzinimiz ve mahallenin ileri gelen cami cemaatinden yaşlı amcalarla beraber istişare yapıp Kadir gecesi programını taslak olarak hazırlardık.

Kadir gecesinin gündüzünde hocamız derdi ki: ‘Gençler! 27. Gece geçtikten sonra Ramazan artık bitmek üzeredir. Eksik kalan cüzlerimizi tamamlayalım. Gayret edelim, vakitlerimizin çoğunu mümkünse camide itikâfla geçirmeye çalışalım.’

Hocamız özellikle cami cemaatine bayram yaklaştıkça şu hatırlatmayı daima vaazlarında yapardı: ‘Çocuklarımıza, eşimize bayramlık elbise, hediye almayı ihmal etmeyelim. "İnsanın ailesi için harcamış olduğu her lokma sadaka hükmündedir." buyuran Peygamberimizin tavsiyelerini göz ardı etmeyelim.

Yine çevremizdeki zengin insanlara zekât vermelerini, bu süreçte ısrarlı bir şekilde, hatırlatalım.’

Arefe günü gelmeden önce hocamızın ısrarla adet edinmemizi istediği bir amel vardı ki bize çok şey kattı. Hocamız derdi ki: ‘Çoluk çocuğumuzu da alıp ölmüşlerimizin kabirlerini ziyaret edelim. Vefa sadece diriye değil ölüye de gösterilmelidir. Yine arefe gününün akşamı; yani bayram akşamı hocamız, cemaate mutlaka tesbih namazı kıldırırdı. Biz de teravihin bittiği o gecede, camide, tesbih namazı kılardık. Hocamız bu namazı camide kılamayanların bayram gecesi evinde kılmasını tavsiye ederdi. Hz. Ali’nin bayram gecelerini ibadetle geçirdiğini hatırlatarak bu gecenin faziletiyle ilgili daha birçok kıssa anlatırdı.

Ramazan bayram günü, sabah namazına camiye gitmeden önce gusül abdesti almanın sünnet olduğunu söyler. Bayram günü, sabah namazını mutlaka camide cemaatle kılmamızı isterdi.

Hocamız, bayram sabahı ceplerini bayram şekeri ile doldurup karşısına çıkan Müslümanlara şeker ikram eder; insanların bayramlarını tebrik eder; bizlerin de böyle davranmasını öğütlerdi. Ki bunun peygamberimizin âdeti olduğunu söylerdi. Bayram namazını kıldıktan sonra cami imamımız, müezzinini de yanına alıp cami cemaati ile musafahalaşarak bayramlaşırdık. Musafahayı yapan hemen tokalaştığının yanında durur ve kısa sürede kocaman bir halka oluşurdu.

Hocamız bize derdi ki: ‘Gençler yarın bir gün her biriniz ayrı mahallelere veya şehirlere gidecek olursanız bayram sabahları şu ameli ihmal etmeyin:

’Özellikle imkânı olanlarınız, bayram namazından sonra mahallesindeki ilgilendiği arkadaşlarını; varsa talebelerini veya hocalarını evine kahvaltı yapmaya davet etsin. Bu vesile ile bayram sabahı, evimizde bir kahvaltı ikram ederek hem sevdiklerimizi bir araya getirelim hem de bayramımıza sadaka vererek iyilik yaparak başlayalım.’

Bizler hocamızı evimize davet etsek de o hepimizi alır, kendi evine götürür, kahvaltı yaptırırdı.

Hocamız, son teravih namazı kılındığı gün sohbetinde şöyle derdi:’Anne-baba, dede-nene, amca-hala, dayı-teyze ve kuzenlerimiz başta olmak üzere tüm akrabalarımızın evlerine giderek ziyaret edelim. Komşularımızın ziyaretine giderek akrabalarımızı ziyaret edelim. Bayram münasebeti ile ziyaretlerimiz bittikten sonra telefona sarılıp aynı okulda okuduğumuz; çocukluk arkadaşlarımızı, sınıf arkadaşlarımızı, askerlik arkadaşlarımızı, uzak yakın tanıdıklarımızı arayıp bayramlarını tebrik edelim. Sevdiklerimize güzel bayram mesajı göndermeyi de ihmal etmeyelim.’

Gençlik yıllarında cami çalışmalarının zirvede olduğu o günlerin hasretini çekmemek için hasbel kadar o hatıraları yaşatmaya devam edenlere selam olsun.