Ramazan Ayı denilince aklımıza zekat geliyor. Çevremizdeki birçok vatandaş, zekatla ilgili SORULAR soruyor. Şu bir gerçek ki insanımız zekat ibadetini bilmiyor. İşin doğrusu, zenginlerimiz de bu ibadeti çok da öğrenmek istemiyor.
Aslında zekat ibadeti siyasi bir ibadettir. Yani devlet gücüyle ikame edilmesi gereken bir ibadettir. Hani Hazreti Ebu Bekir zekat vermeyen kabilelere demişti ya: “Allah Resulü’ne verdikleri bir deve yularını bile bana vermeseler, ben onlarla savaşırım.” Hazreti Ömer de:”Ey Ebu Bekir biraz sabret, bekle! Hilafetin güçlensin, iktidarın sağlamlaşsın, ondan sonra bunlarla mücadele et!” diye tavsiye ederken Hazreti Ebu Bekir ise “Allah’ın farz ettiği bu ibadeti yerine getirmeyenlerle savaşmak için bir an bile geri durmayacağını, bedeli ne olursa olsun bu mücadeleyi yapacağını” söyleyerek cevap veriyordu.” Ve gerçekten zekat vermeyen kabilelerle Hazreti Ebu Bekir halife olur olmaz savaşıyor. Evet, zekat ibadeti, İslam Devleti’nin icra etmesi gereken bir ibadettir. Günümüz dünyasında 1. Dünya Savaşı’ndan sonra İslam’ın hükümlerini bütün dünyada, tüm Müslümanları kapsayacak şekilde ikame eden bir devlet yok. Bu yüzden Müslüman halk; bu ibadeti, âlimler, vakıflar, İslami dernek ve sivil toplum kuruluşları aracılığıyla günümüze kadar icra ediyor. Veya zenginler bireysel olarak zekatlarını vermeye çalışıyorlar.
Malezya halkının dünya Müslümanlarının literatürüne getirdiği bir kavram var: “Kamusal Alanda İslam” İşte tam da bu meselede, bu kavramı ifade etmek gerekir. İslam’ın hükümlerinin Allah’ın emirlerinin kamusal alanda, anayasal güvence altında, icra edilmesi gerekiyor. Konuyla ilgili ciddi makaleler, bilimsel yazılar, akademik anlamda çalışmalar var. Biz de bu konuyu inşallah bir başka yazımızda ifade edeceğiz. Zekat mevzusu gelmişken bunu da kısaca söylemek istedik. Allah‘ın kitabındaki birçok hükmün uygulanabilmesi için kamusal alanda İslam’ın anayasal güvence altına alınması gerekir. Malezya’daki Müslümanlar bunu kısmen başarmışlar.
Malumunuz nisap miktarı denilen zenginlik ölçüsü olan 80 gram altına sahip olmak veya 80 gram altın değerinde artan özellikte olan, bir yıl boyunca sahip olduğu bir malın zekatını her müslüman vermelidir.
Fakat öncelikle şunu belirtmek gerekir ki zekat başta olmak üzere fıkıhla ilgili bütün SORULAR bireysel anlamda bu konuda yetkili, bilgili insanlara sorulmalıdır. Fıkıh okuyarak veya uzaktan video izleyerek öğrenebilecek bir konu değildir. Zekat başta olmak üzere fıkıhla ilgili sorularımıza bize en yakın cami imamına veya Müezzinine, il müftülüklerine, İTTİHAD gibi saygıdeğer sivil toplum kuruluşlarına başvurarak yanıt bulabiliriz. Peygamber efendimiz buyuruyor ki: “Güzel soru ilmin anahtarıdır.” Fıkıhla ilgili tüm sorularınızı çevremizdeki âlimlere mutlaka soralım. Özetle zekat hesaplamaları ile ilgili sorularımızı çevremizdeki hocalara mutlaka sorup zekatımızı kuruşu kuruşuna hesaplayıp Allah’ın hakkını fakirlere ve zekatı hak eden insanlara verelim.
Fakirler; özellikle kendilerine gıda kolisi yapılıp nohut, mercimek, fasulye getirilmesini istemiyor. Fakir insanların onurunu ve izzetini zedeleyen bu tutumdan zenginlerin bir an önce vazgeçmesi gerekiyor. Fakirler diyor ki: “Allah aşkına hocam zenginlere söyleyin bize nakit para versinler. Gidip nohut, fasulye, mercimek alıp bize getirmesinler. Bize gelen bu tür baklagil gıdaları götürüp toptancılara tekrardan satmak zorunda kalıyoruz. Bir fakirin ihtiyacı sadece nohut, fasulye, mercimek mi? Bize para verdiklerinde biz parayı nereye, nasıl harcayacağımızı bilmiyor muyuz ki para vermiyorlar? Lütfen sesimizi zenginlere duyurun!” şeklinde bize ciddi anlamda mesajlar var.
Özellikle zengin insanlara sesleniyoruz: Öğrenci mi arıyorsunuz? İTTİHAD’a sorun! Yetim, fakir, hafızlık okuyan öğrenci bulabilirsiniz. Fakir mi arıyorsunuz, Umut Kervanı Vakfı’na başvurun! Dünyanın her yerindeki fakirlere bu vakıf vesilesiyle güvenilir bir şekilde ulaşabilirsiniz.
Allah zekatlarımızı kendi rızası için verebilmeyi ve İslam’ın yeryüzüne egemen olmasına vesile olanlardan olmayı nasip etsin.