“Duran treni çocuklar hayretle izliyordu. Tren harekete geçince onu taşlamaya başladılar. Halbuki durduğunda değil harekete geçtiğinde daha çok saygı göstermeleri gerekirdi. Büyüdüğümde anladım ki insanlar hareket edip konuşan insanı taşlıyor. Susana saygı gösteriyorlar.”(Şehit Murtaza Mutahhari)

İnsanlar niçin vaizlerin ve hocaların sürekli dedikodusunu yapar; bu yazıyı okuyunca anlarsınız. Allah yolunda gayret gösteren, bize dinimizi öğreten; camilerde önümüze geçip namazlarımızı kıldıran, ezanlarımızı okuyan; müezzinlerimize, imamlarımıza, hocalarımıza, vaizlerimize, seydalarımıza değer vermek, saygı göstermek toplumsal vazifemizdir.

Geçen hafta da ifade etmiştik, anne babanın evladını uyaramadığı, öğretmenin öğrencisine terbiye amaçlı da olsa kaşlarını çatmaktan korktuğu bir toplumda saygı, sevgi ve başarı olmaz. Saygının olmadığı yerde sevgi olmaz. Saygı gösterilmesi gereken büyüklerimize, izzet ve ikramda kusur etmememiz gerekiyor. Toplum önünde olanların; imamların, öğretmenlerin, vaizlerin, seydaların hataları insanların gözüne batar. Beyaz bir gömlekte kara bir leke nasıl ki göze batıyorsa insanlara iyiliği ve güzelliği öğretenlerin basit hataları da toplumun gündem konusu olur. Hatta bu basit hatalar abartılır ve topluma önderlik eden, topluma doğru yolu göstermesi gereken imamların, öğretmenlerin, vaizlerin şahsi manevisi yıpratılır. Hatta bazen öyle bir hale gelir ki toplum içinde konuşamaz, söz söyleyemez duruma düşer. Toplum olarak bize öncülük eden, bizlere kitabı ve hikmeti öğreten, hakkı gösteren,  bizleri temizleyen büyüklerimize sahip çıkmamız gerekir. Büyüklerimizin toplum içindeki değerinin düşmesine, itibar kaybına uğramalarına hiçbir zaman müsaade etmemeliyiz.

Bir evlat düşünün kendisini yedirip içiren büyüten babasına, dedesine hürmet etmez; fakat kendisine maaş veren patronuna büyük bir ihtiram gösterir. Böyle bir evlada ne deriz? Kısaca hayırsız evlat deriz değil mi?

Toplumumuz içinde bize doğruyu gösterecek, bizi temizleyecek toplumun sözünü dinleyip itibar edeceği âlimler, öğretmenler, vaizler, seydalar olmalı.

Hoca veya Seyda toplumda vaaz veriyor sohbet ediyor. Bir iki insan da hocanın değindiği, vaaz verdiği konudan dolayı “Hoca bana taş mı atıyor, beni mi kastediyor?” deyip kırılıyor. Günümüzde öyle bir vaaz anlayışı geliştirdiler ki vaizler; “Faiz haramdır, flört etmek haramdır, zina etmek haramdır.” demekten korkar oldu. Niye korkar oldu? Çünkü bu günahı işleyenler, vaaz dinlerken kalkıp gidiyor ve vaizi, hocayı, sohbet edeni şikayet ediyor. Yani günaha, pisliğe, kötülüğe bulaşmış insanlar; hakkı topluma öğreten rahmani insanların kıymetini değerini düşürecek tutum ve davranışlar sergiliyorlar.

Daha önceki filmlerin, Küresel şeytani güçlerin oluşturmuş olduğu, hocaya karşı, âlimlere karşı, vaizlere karşı olumsuz bir algı var. Öğrencisine kızan bir öğretmen arkadaş diyor: “Dersini yapmayan, arkadaşlarıyla kavga eden öğrencimi uyardığım için babası gelip ‘Hocam siz benim çocuğuma kızmışsınız!’ deyip şikayet etti. Çocuğun babasına dedim ki: Senin baban olsaydı ve sen öğretmenini babana şikayet etseydin baban sana ne yapardı? Veli gülmüş ‘Vallahi babam beni döverdi!’ demiş. Peki, sen ne yapıyorsun? diye sordum. Veli boynunu büktü ve ‘Hocam hakkınızı helal edin! Ne bileyim işte! öğretmen öğrencisin kızmaz, baba çocuğa kızmaz! gibi bir algı, bir düşünce var.’ dedi ve pişmanlığını belirtip özür dileyip gitti.”

Şimdi gerçekten insanların zihni alt yapısında hocalara karşı, anne babalara karşı toplumun değerlerine karşı böyle bir olumsuz algı var. Bilinçaltına yerleşmiş çok tehlikeli bir algı var. Bu algıyı da profesyonel bir şekilde bu ülkenin düşmanları oluşturdular.

Öğretmen yanlış yapan öğrencisine kızabilmeli, uyarabilmeli, tedip edebilmelidir. Bir baba evladını terbiye etmekten çekinmemelidir. Bir vaiz, sohbet yaparken insanlar kırılır, insanlar küser, insanlar alınır diye hakkı gizlememelidir. Açık ve net bir şekilde Allah’ın haramlarını ve helallerini ortaya koymalıdır.

Elbette Hakkı ortaya koyduğumuzda toplumda o günahı, batılı işleyenler küsecek, kızacak, cephe alacaklar. Fakat batıl yolda olanların hatırı için hakkı gizlemek halka ihanettir. Asıl üzüldüğümüz konu Öğretmenini şikayet eden evladına bir babanın annenin nasihat edeceğine veya öğretmene edep içerisinde gelip durumu soracağına öğretmenle hocayla kavga etmeye gelmesine biz üzülüyoruz. Tüm bunların önüne geçmenin tek bir yolu var; Alimlerimize, Seydalarımıza, hocalarımıza, öğretmenlerimize ve anne-babalara toplum olarak destek olmalıyız.

Bir evde baba yıpratılırsa evin huzuru kalmaz, bir mahallede öğretmen imam, vaiz yıpratılır, dedikodusu yapılırsa o mahallede hakkı öğretecek, iyiliği yaygınlaştıracak kimse kalmaz. Bu vesileyle bizi temizleyen, bize iyiliği, güzeli öğreten, bize vaaz-u nasihat eden, ezanlarımızı okuyan, namazlarımızı kıldıran, çocuklarımıza okulda ders veren; hocalara, öğretmenlere, imamlara, vaizlere değer vereceğiz. Evimizin direği konumunda olan babalarımıza hürmette kusur etmeyeceğiz.

Güçlü bir aile, güçlü bir mahalle, güçlü bir toplum, güçlü bir devlet,  yeryüzünde ilahi adaleti tesis eden bir Ümmet olabilme dileğiyle...