Evet, halkımıza HÜDA PAR'lı olduğunuzu söyleyin! Bu yaz ülkemizin birçok şehrini gezme fırsatını bulduk. Bu vesileyle hem gözlemlerimizi hem de tespitlerimizi sizlerle paylaşmak istiyoruz. Öncelikle toplumumuzun HÜDA PAR’ın çehresine, erdemine, siyasi sahiplenmesine ihtiyacı var.
Ülkemizin birçok şehrinde hangi cemaatten, tarikattan olduğumuzu sorduklarında; “HÜDA PARlıyız!” diyorduk. Bunu duyan halkımız HÜDA PAR’ın siyasetini takdirle takip ettiklerini, HÜDA PAR’dan beklentilerinin çok olduğunu, bize ifade ettiler. Ankara’dan İstanbul’a, İzmir’den Konya’ya ve bu arada kalan birçok Batı ilinde, insanımızın HÜDA PARlıları aradığını gördük. Buradan sayıları, 100 binleri bulan Hüda Parlı kardeşlerimize sesleniyoruz: ‘’Halkımız sizi arıyor! Lütfen halkımıza Hüda Parlı olduğunuzu söyleyin! HÜDA PARlı olduğunuzu öğrenen vatandaşlarımızın birikmiş sorularına sabırla cevap verip onlara Hüda Par’ı tanıtın, halkımız sizi arıyor.’’
HÜDA PARın ekser tabanı doğu ve Güneydoğu’dadır. Fakat iç Anadolu, Karadeniz, Ege, Marmara ve Akdeniz’de yaşayan özellikle İslami değerlerin toplumda egemen olmasını isteyen vatandaşlarımız merakla Hüda Par’ı arıyor. İstanbul Büyükada’ya gitmiştik. Sahile Çan sesi gelirken ezan sesinin gelmediğini ifade edip bunu şikâyet eden, fakat bu şikayetini yetkililere duyuramayan mazlum insanlar, HÜDA PAR’ın onlara sahip çıkmasını bekliyor.
İzmir, sahilinde yürürken İki bankanın tam ortasına siyah boyayla yazılmış bir yazı gördük. “Allah’a dönmeyen huzuru bulamaz.” Evet, bu sözü bir slogan gibi duvara yazıp halkının İslam’dan uzaklaşmasına üzülen insanlar gördük. İzmir, sahili boyunca bir tek caminin olmayışına isyan eden vatandaşlarımızın seslerini yetkililere duyuramayışlarının hüznünü yaşadık.
İstanbul’daki devasa büyüklükteki camilerin hidayet yönünden fakir oluşlarından dolayı mahzunluklarını gördük. Sanki bu camiler bile Hüda Parlıları çağırıyordu. “Şerefli ve İzzetli İstanbul halkını gelin, bu kocaman camilere toplayın!” diyordu camiler… “Camilerin hidayete vesile olma gücünün artmasına vesile olun!” diyordu sanki minarelerden yükselen ezanlar…
Tunceli‘deki o güzel dağları gördük. Hacca giden efendisine süt götürüp manevi anlamda hacca gidip gelen, kerametinin öğrenilmemesi için insanlardan kaçan Munzur Baba’nın hikayesini öğrendik. Kaçarken kucağındaki süt kovasından dökülen sütlerden oluşan su gözelerini gördük. Tunceli’de Munzur nehrinin o doğal güzelliklerinin yanında hiçbir caminin olmayışına Munzur Babayla ağladık. Oraya gelen başta misafirler ve tatilciler olmak üzere caminin olmayışından dolayı hüzünlenen müminlerle hüzünlendik. Hazreti Ali’yi sevdiği halde onu unutan mazlum Alevi kardeşlerimizin hallerine ağladık.
Gerçekten insanımızın Hüda Par’a ihtiyacı var. Alevi kardeşimizin de Kürt, Arap, Türk, Zaza, Çerkez her kavim ve milletten insanın Hüda Par’a ihtiyacı var.
Ayasofyayı ziyaret eden turistlerin, büyük camilere gelip hidayet arayan diğer kavim ve milletteki insanların Hüda Par’a ihtiyacı var. Bu ülkedeki iktidarın ve muhalefet partilerinin de Hüda Par’a ihtiyacı var. Öyleyse ey HÜDA PARlı kardeşim! Hüda Par’lı olduğunu halkımıza söyle! Durma! Kendini ve davanı tanıt ki Hür Dava Partisi’nin misyonunu bütün milletimiz tanısın ve seni meclise taşısın. Yeryüzünde ilahi adaletin tecellisine vesile olan kullardan olma dileğiyle…