Hadisle ilgili birçok tartışma duymuşuzdur. Konu aslında hayati denecek kadar önemlidir. Bu konunun ihmali, imanı, yani akideyi, yani insanın ebedi hayatını tehlikeye sokabilir. Bu yazıyı, çok değerli bir hocamızın yazılarımızda naklettiğimiz iki hadisle ilgili uyarısı üzerine yazdık. Hocamın nasihatlerini hem sizlerle paylaşmak istedim.

Konuya geçmeden önce bir mesele anlatalım ki mevzumuz daha iyi anlaşılsın. Bestami Yazgan adlı halen hayatta olan çok değerli bir şairimiz var. Bu şairimize ait ‘Gülü İncitme Gönül’ isimli 7’li Hece ölçüsüyle yazdığı bir şiiri var. Çocuklarınıza ezberletmenizi tavsiye ederiz. Geçenlerde bir akrabam Cuma mesajı olarak bu şiiri atmış ve altına da: ‘Yunus Emre ne güzel yazmış değil mi?’ diye not düşmüş. Aslında yüzlerce yıldır birçok güzel şiir Yunus’a, birçok fıkra da Nasrettin Hoca’ya mal edilir. Onlara ait olmasa da galatı meşhura olmuş. İhtisas sahipleri dışında fark edilemeyecek hatalardır.

İşte hadislerle ilgili hataların da asıl sebebi budur. Nerede güzel bir söz varsa süreç içinde hadis olarak bize gelebilirdi. Ama bunun önüne Ashabı Kiram geçtiler. İnsanüstü bir çaba sarf ederek hadislerle hadis olmayan sözleri ayırt ettiler. Sahih, kaynağına güvenilir hadisler olarak kabul ettiğimiz birçok hadis nesilden nesle yazıyla, yeminle, sağlam senetlerle günümüze kadar ulaştı. İmam Malikler, Buhariler, İmam Müslimler, Allah hepsine rahmet etsin, Hadisleri cem edip bize kitap halinde ulaştırdılar.

Aslında hadislerin sahihliği ile ilgili bir problem yok. Ashabı Kiram, Tebe-i Tabiin ve İslam Ümmetinin Âlimleri, Allah Resulüne ait tüm sözleri sağlam, dakik bir usul ile günümüze kadar ulaştırdılar. Peki, problem nereden çıkıyor? Bazen gafletten bazen ihmalden dolayı problem çıkıyor. Mesela Geçen haftalarda ‘Kur’an’ı Yaşadığın Zamana ve Çağa göre Yorumlayabilmek’ adlı bir yazımızda bu sözü hadis olarak aktarmıştık: “Bir adam Kur’an okusa sonra ailesinin yanına gidip dese ki : ’Vallahi Allah benimle konuştu!’ yalan söylemiş olmaz. Allah’ın kendisi ile konuşmasını isteyen Kur’an okusun.”

Bu sözün koyu yazdığım kısmın kaynağı yok. ‘Allah’ın kendisi ile konuşmasını isteyen Kur’an okusun.’ kısmı ise Allah rahmet etsin Hz. Enes Bin Malik’e dayanan ama senedi zayıf bir hadis olarak kabul ediliyor. Şimdi senedi olmayan bir sözü hadis olarak aktarmanın hicabını yaşıyor olsam da beni hemen uyarıp düzelten değerli hocalarımın oluşundan dolayı da Allah’a hamd ediyorum.

Yine geçen haftaki yazımda Acluni’nin ve İbni Arabi’nin kitabında geçen sofiler arasında kutsi hadis olarak meşhur olan şu söz: “Bilinmeyen gizli bir hazine idim, bilinmek istedim, bilineyim diye halkı (kainatı, insanı) yarattım” (Acluni, II, 132). Araştırıldığında senedi olmayan bir sözdür. Yani sened derken hadisi nakleden silsile belli değil. Sahabeler hadis olarak Allah resulünden aktardıkları sözlere şahidler getirmişler. Hadis nakletmek öyle kolay olmadığı için birçok sahabenin hadis naklettiğini göremezsiniz. Niçin? Çünkü Allah Resülü demiş ki: “Her kim, söylemediğim şeyleri bana isnad ederse Cehennemdeki yerini hazırlasın!” (Buhari, İlim, 38)

Hocamın sözlerini aklımda kaldığı kadarıyla sizlerle paylaşacak olursam: ‘’Hadis öyle basit bir şey değildir. Peygamberin bize bıraktığı iki kaynaktan biridir. Kur’an-ı Kerim en büyük kaynağıdır, hadis de işte bu en büyük kaynağın tefsiridir. Alimler, hadise kötü bir şey bulaşmasın, sıhhati bozulmasın diye insanüstü bir gayret göstermişler. Sen de yazarken daha çok araştırıp öğren. Naklettiğin hadislerin zayıf mı mevzu mu olduğuna bakmadan yazarsan Kıyamet günü başın belaya girer. Bak bu işin şakası yok. Allah resulü; “Her kim, söylemediğim şeyleri bana isnad ederse Cehennemdeki yerini hazırlasın!” (Buhari, İlim, 38) diye buyuruyor. Buna benzer başka hadisler de var. Hem de Kur’an-ı Kerim’den sonraki en sahih kaynak olan Buhari’de geçiyor. Bol bol Buhari’yi oku.”

Miraç kandilinin gölgesi üstümüze düşmüşken kandiliniz mübarek olsun. Bu gecelerde ‘Unutur veya hataya düşersek bizi affet, bağışla, bize mağfiret eyle!’ Amenerresulü’de geçen bu duayla bizlere de dua etmeniz dileğiyle…