Bugünlerde yine yollara düşen düşene… Birileri sanki düğmeye tekrar bastı. Ciddi bir hazırlık var gibi. Her zamanki söylemleri ise:’Yolsuzluk, yoksulluk ve yobazlıkla mücadele için darbe yaptık! Veya Gezi Eylemi yaptık! Yollara bu yüzden düştük. Biz yolsuzluk,  yoksulluk ve yobazlık savaşçılarıyız.’

Bu ülkede her zaman bu söylemlerle Aziz İslam’a ve İslam’ın müntesibi olan mazlum halkımıza saldırdılar. Yobazlıkla mücadele ediyoruz diyerek, başörtüsünü, sakalı, Kur’an Kurslarını, medreseleri, imam-hatipleri yasakladılar. Ecevit dönemini pek çok hatırlayanlarımız vardır. Halk gerçekten de çok kötü bir duruma düşmüştü. İmam-hatipler, başörtülü öğretmen ve öğrenciler birçok zulümle karşılaştılar. Derin devlet dedikleri zalim yapıların kıskacında nice gencin hayatı karardı.

Yapılan iyi şeyleri elbette ki görmek gerekir. Eğitim yardımlarında, sağlık hizmetlerinde, sosyal güvencelerde iyileştirmelerde bulunuldu.

17-18 yıldır ülkeyi yöneten bir hükümetin elbette daha iyi işler yapmasını istemek hepimizin hakkıdır. İslami haklarımızın, en doğal insani ihtiyaçların bile yıllar yılı gasp edildiği, yasaklandığı bir ülkede yaşıyorduk. Yönetenlerden insani haklarımızı yasal güvenceye almayı istemek hakkımızdır. Daha müreffeh bir hayatı arzulamak, ülke olarak kişi başına düşen milli gelirin artırılması için taleplerde bulunmak insani bir reflekstir. Tüm bunlardan da önemlisi İslam’ın kahraman komutanları ile İslam beldesi olmuş bu ülkeyi tekrardan küfrün çirkin eline bırakmamak için yeni bir anayasa istemek her Müslüman’ın talebi olmalıdır.

İslami ve insani haklarımızı talep edelim. Ama bu halkın etrafını çepeçevre saran, adım adım ülkeyi eski dönemlere doğru götürmek isteyen şeytani yapıların ayak izlerini de görmezden gelmeyelim. Sadece eleştirmek, şu da olmalıydı, bu da olmalıydı deyip durmaktan ziyade küfrün Müslüman halkımıza olan kinini ifşa etmeliyiz. Çift yüzlü, şeytan tıynetli, timsah gözyaşına sahip kişileri halka tanıtamazsak özellikle genç nesil elimizden gidiyor.

İslam’ı insanlara anlatan hocalarımız gençlerle kontak kuramadılar. Tüm okumalarını sosyal medyada gerçekleştiren gençlerin bu yönünü bir türlü göremediler. Sosyal platformlarda Aziz İslam’ın öğretilerini anlatamadık. Sonuç olarak İslam’a yabancı bir nesil yetişti. Yine ülkeyi eski dönemlere taşımak isteyen, darbe severler sosyal platformlarda gençleri çepeçevre kuşattılar. Son bir iki yılda bu konuda ciddi bir çaba sarf ettiler ve bu çabalarının neticesini de elde ettiler. Gençler, İslam’ın halklara adalet götürebileceği düşüncesinden uzaklaştırıldı.

Evet, son günlerde yolsuzluk, yoksulluk ve yobazlık savaşçılarına çokça rastlayacağız sanki. Dikkatli olmak gerekiyor. Geçen gün 90’lı yılların işkencelerinden geçmiş, küfrün iğrenç yüzünü görmüş bir Müslüman’dan şu sözü duyduk:’Unutmayalım ki hesabını vereceğimiz bir hayatı yaşıyoruz. Ve bu hayat çok kısadır. Ahret ise ebedidir. Ona göre yaşayalım.’ Diyordu. Selametle…