Kurban bayramına sayılı günler kaldı. Kurban bayramı gelince Yasin’i hatırlamamak elde değil. O Yasin ki, ailesiyle vedalaşmış, helalleşmiş bir nevi şehadete hazırlanmıştı. Büyük ordularla savaşarak veya kanlı ceng meydanlarında şehid olmadı. Diyarbekir’in fakir semtlerinde kurban eti dağıtırken şehid oldu. Yasin ve arkadaşları ve onların yolundan gidenler bayramın birinci gününü Allah’a, Resulü ’ne ve İslam’a kurban ederler. Halkımızın kurbanlarının kesimine yardımcı olurlar, kurbanların derilerinin telef olmayıp insanlara faydalı hale dönüşmesi için, arabalarının elbiselerinin kirlenmesine bakmadan bu işin hamallığını Allah için yaparlar. Fakirlere, yetimlere, kimsesizlere kurban etinin ulaşmasına vesile olmak için bayram namazından akşam namazına kadar kan ve ter içinde çalışırlar. Kısacası bayramlarını Allah’ın davasına kurban ederler.
Kurban bayramında imkânı olan tüm kardeşlerimizden kurban kesmelerini istiyoruz. Çünkü Allah Resulü imkânı olduğu halde kurban kesmeyen mescidimize yaklaşmasın buyurmuştur. Mezhep farkı gözetmeden kurbanlarımızı Allah için keselim. Hatta Allah Resulü iki kurban kesermiş; birini kendi için, birini de Hz. Hatice ve Ümmeti için kestiği rivayetlerde vardır. İmkânı olanlar bu sünneti ihya etsinler. Bir kurbanımızı kendimiz keselim. Üçe bölüp, bir kısmını aile efradımıza bir kısmını komşu ve akrabalarımıza bir kısmını da fakirlere ayıralım. Peygamberimiz gibi ikinci kurbanımıza da ümmet için kestirelim. Yemende, Suriye’de, Afrika’da, balkanlarda fakirlik içinde olan ümmetin evlatlarına gönderelim. Bu konuda başta Umut Kervanı Vakfı olmak üzere güvenilir vakıflar aracılığıyla kurbanlarımızı ulaştırabiliriz. Bu yolda Allah için sarf edeceğimiz her bir kuruşun karşılığı iki cihanda da alacağız inşallah.
Bayramlar bir fırsattır. Akrabalarımızı mutlaka ziyaret edelim, bina sakinlerimizi ziyaret edelim. Bayram namazından sonra veya arife günü ölmüşlerimizin kabirlerini de ziyaret edelim. Yasin okuyalım. Özellikle küsülü olanları barıştıralım. Çünkü Allah Resulü damadı Hz. Ali’ye demiş ki; “Ya Ali! Küsülü olan iki kişiyi barıştırman ve bu ıslah edici tutumun yapacağın tüm nafile ibadetlerden daha hayırlıdır.” Bu minvalde düşünecek olursak küsülü insanların barışması için yapacağımız tüm fedakârlıklar Allah indinde değer görecektir.
Özellikle şu üç zikri bol bol okuyalım; birincisi; tesbihattan önceki, okunduğu takdirde kişiye cennette ağaç edindiren “Sübhanallehi velhamdulillahi ve lailahe illallahu vallahu ekber ve la havle ve la kuvvete illah billahi aliyyil azim.” İkincisi kişinin hacca veya umreye gitmesine vesile olan bir zikirdir ki, hacılar ve umreciler yol boyunca bunu söylerler; “Lebbeyke Allahumme Lebbeyke…” diye başlayan duayı tekrarlayalım. Hacca gidemezsek de haccı hayal edelim. Hac ile ilgi kitaplar okuyalım, videolar, belgeseller izleyelim. Üçüncüsü Teşrik tekbirlerini arife günü sabah namazıyla birlikte, bayramın dördüncü günü ikindi namazına kadar hem farz namazlardan sonra, hem de elimizden geldiğince her zaman ve mekânda söyleyelim. Çünkü Medine sokakları Allah Resulü zamanında bayramın dört günü boyunca teşrik tekbirleriyle inlermiş. Sahabeler misafirliği giderken bile teşrik tekbirlerini okur, sevinçlerini aşikâr ederlermiş. Son olarak da arife günü mutlaka oruç tutmaya çalışalım. Bayramınız mübarek olsun; selam ve duayla…