Geçen hafta Mevlid-i Nebi vesilesiyle İran`da her yıl gerçekleştirilen Vahdet Haftası vardı. Birçok İslam alimi bu toplantılara Rebiülevvel ayında katılıyor. İran`da bizzat İmam Humeyni`nin kurduğu Takrib-i Mezahibi İslam (İslam Mezheplerini Yakınlaştırma) kurumunun koordine ettiği etkinliklere katılan Erbaş, gerçekten de ete kemiğe büründürüldüğü takdirde İslam ümmeti için çok faydalı önerilerle ülkemize geri döndü. Ayrıca Katar, Ürdün ziyaretleri, iki hafta önce ülkemizde gerçekleştirilen Dünya Müslüman Alimler Birliği toplantısı ve Avrupa Fetva Meclisi adıyla İstanbul`da yapılan toplantılara da atıfta bulunan Sayın Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, tüm bu toplantılar neticesinde edindiği kanaatlerini basınla paylaştı. Özellikle o açıklamalarda dikkat çeken birkaç noktaya değinmek isteriz:
-*‘Âlimlerin sık sık bir araya gelmesi gerekiyor.`*‘Biz talime daha çok önem veriyoruz. Fakat terbiyeyi ihmal ediyoruz. Bizim medeniyetimizde terbiyenin çok büyük önemi var.` * ‘ Her iki ülkenin yöneticileri, ilim ve din adamları arasında tecrübe paylaşımıyla ilişkilerin daha da ileriye doğru gelişeceğini düşünüyorum.` * İran toprakları 1000 seneden daha uzun süredir çok büyük âlimler yetiştirmiştir. Kütüphanemdeki yazarların bir kısmının İran topraklarında yetiştiğini görüyorum… Gazali, Mevlana gibi çok büyük ortak değerlerimiz var, bu ortak değerler üzerinden giderek gençlerimizi, insanımızı bilgilendirmek ve medeniyet birikimimizi birlikte gençlerimize aktarmak mümkündür.`
Sayın Erbaş`ın uzunca yaptığı konuşmayı dinlemenizi dileriz. Daha önceden de Sayın Görmez böyle bir ziyaret yapmış, bu minvalde açıklamalar yapmıştı. Ümmet olma açısından, vahdeti sağlayıp küresel emperyalizmin çarkını durdurmak için çok önemli girişimlerdir. Umreye gidenler görmüşlerdir, İran halkı ile giyim kuşam konusuna kadar birçok yönden benzerliğimiz var. Aynı coğrafyadan olmamız, atalarımızın Farsçaya, İran edebiyatına önem vermesi, Kasr-ı Şirin antlaşmasından beri uzun yıllardır hiçbir sürtüşme yaşamadan uyumla geçindiğimiz komşumuz olması hasebiyle İran ile birikimlerimizi birleştirme fikri çok önemsenmelidir. Ete ve kemiğe büründürülmelidir. Özellikle YÖK tarafından kabul edilen Erasmus`a benzeyen Mevlana programı yani İslam ülkeleri arası öğrenci değişimi çok önemlidir. Ülkemiz bu konuda İslam ülkelerinin çocuklarına ev sahipliği yapıyor. Özellikle tıp, mühendislik gibi diğer alanlarda da İslam ülkelerine kapı açmak gerekir. Ve bizim öğrencilerimiz de üniversite 3. sınıfta dahi olsa en az bir yıl, bir İslam ülkesinde eğitim almalıdır. Ümmet olmalıyız diyen her kesim bu konuda daha çok gayret etmelidir.
Yıllardan beri boykota uğrayan bir ülke olmasına rağmen ABD ve israil`e karşı muhalifliğini sürdüren bir ülke olması açısından İran önemlidir. Birçok konuda kendi göbeğini kesecek yetkinliğe erişip yerli araba, yerli uçak ve özellikle Filistin direnişinin kullandığı silahları üretme ve Filistin halkına olan yardımı konusunda İran halkı takdirle karşılanıyor.
Ehli Sünnet veya Şii olmak ümmet olmaya engel değildir. Diyanet İşleri Başkanlığı`nın Caferi Fıkhını basmış olması, Şiilerin de bu ümmetin bir parçası olarak kabul edilmesi birilerini, özellikle bu bölge üzerinde emperyal hesabı olanları, rahatsız ettiği gözden kaçırılmamalıdır.
Diyanet İşleri Başkanlığı, son yıllarda birçok profesyonel, oparesyonel saldırılara uğradı. Basın üzerinden bu kurumumuz çeşitli saldırılara uğruyorsa bilmek gerekir ki meyve veren ağaç taşlanıyor. Ümmetçi adımlar attıkça Diyanete yönelik yıpratma faaliyetleri artacaktır. Bu ülkenin insanı olarak Ümmetin maslahatı için atılan adımları desteklemeliyiz. Rabbim ümmeti tek çatı altında toplayıp ayeti kerimede denildiği gibi ‘Ümmeten Vahiden` sırrına erişenlerden olmayı nasip etmesi duası ile…