3 Eylül itibarı ile değerli öğretmenlerimiz 2018-2019 Eğitim Öğretim için okullarda göreve başladı. Eski Maya Okullarının kurucularından olan Yeni Bakan, ilk gün bir açılış konuşması yaptı. Oldukça heyecanlı olarak görülen sayın bakanın meslektaşlarına özellikle şu cümlesi dikkat çekiciydi:`Değerli öğretmenler! Çocuklar, derse girdiğinizde ilk olarak sizin aklınıza
(akademik birikiminize) bakmazlar. Çocuklar ilk olarak, sizin kalbinize bakarlar.` Evet, her çocuk İslam fıtratı üzerine doğar diyen Habib-i Huda da çocukların kalplerinin temiz oluşundan bahseder. Ve çocukları değiştiren anne ve babalar ile diğer büyüklerin inançlarıdır minvalinde ümmetine uyarıda bulunur.
MEB uzun yıllar boyunca gerek müfredat açısından gerekse uygulamada ciddi manada eleştiriye maruz kalmış bir kurumdur. Ama tüm olumsuzluklara rağmen eğitim ve öğretim bu toplumun halen dahi harcıdır. Okullarımızdan mezun olan nesillerimize birçok eleştiri olsa da hiç yoktan iyidir deyip teselli etmek istiyoruz kendimizi. Evet, çocuklar öğretmenin kalbine bakar. Bakan Bey, çok doğru söyledi. Öylesi ise İslam fıtratı üzerine yaratılan evlatlarımıza kalbi imanla dolu, İslami ahlak sahibi, Allah korkusu olan muallimler lazım değil mi?
Bunun için öğretmen yetiştiren Eğitim Fakülteleri başta olmak üzere, hizmet içi eğitimlere kadar birçok alanda iyileştirmelere ihtiyaç var.
Hiç kimse bu toplumda Allah ve resulünü öncelemediği müddetçe başarılı olamaz ve rahmetle anılanlar sınıfında yerini alamaz. Eğitim camiası, ne yazık ki yıllarca halkımızın özünü, genetiğini oluşturan İslam`ı hesaba katmadan bir eğitim- öğretim planladı. Müfredatlar, derslerin içeriği, birçok öğretmenin tutumu ne yazık ki bu yönde oldu. Peki, muasır medeniyetler seviyesine bu tutumla ulaşılabildi mi? Tabi ki de koca bir hayır ile cevaplarlar bu soruyu. Öyle ise ey eğitim yöneticileri! Halkımızın genleri, hücreleri, hamuru İslam`la oluşmuş, Kuranla yoğrulmuştur. Eğitim yönetimi, planlama yaparken bu gerçekten kaçmamalıdır. Başlıkta eğitimin bilançosu dedik ya işte herkesin de malumudur ki kendi kültürü ve medeniyet değerleri ile çatışan bir eğitim sistemi, halkı cahil bıraktı. Unutmayın cahil kelimesi İslam`ındır. İslam`ı bilmeyen veya bildiği halde yaşamayan her kişiye cahil der, Muhammed Aleyhisselam. Ebu Cehil demişti o kibirli ve umursamaz adama. O`nun ümmeti de İslam`la sorunu olan herkese cahil ve her sisteme cahili sistem der.
İslami STK`ların eğitim bilançosuna da kısaca değinecek olursak gerçekten de büyük bir yıkımla karşı karşıyayız. Aklın yolu birdir, der atalarımız. Günümüz gençliğine baktığımız zaman çok büyük bir kayıpla karşı karşıyayız. İslami STK`lar hükümetin duble yollar ve sağlıktaki başarısı misali yardım kuruluşları, konferanslar gibi konularda gayet başarılı olduklarını ifade edelim. Ama İslami STK`lar (Diyanet de dahil) gençlere ulaşma, gençlere İslami bir kimlik kazandırma ve bu İslami kimliği sosyal hayatta muhafaza etme konusunda sınıfta kalmış durumdalar desek abartmış olmayız. Yani İslam`ı dert etmiş görünen, Allah ve resulü ile ilgili söz söyleme yeterliliğinde kendini gören her kişiye ve kuruluşa deriz ki:
‘Bu konuda eğitim bilançosu çok ciddi anlamda kötü durumdadır.` bizden söylemesi.
Sivil toplumun devlet üzerindeki olumlu etkisi dünya genelinde her geçen gün arttığı bir dönem yaşıyoruz. Bu konuda İslami derdi olup yurtlar açan, özel okullar kuran, İslami dergiler ve kitaplar yayınlayan her kesim, birikimini Milli eğitim ile paylaşmalı ve ülkemizin gençliğinin hem dünyasını hem de ahretini kurtaracak bir zemin oluşturmalıyız. Milli eğitim de eğitimin paydaşlarını görmezden gelmemelidir. Özellikle işe Diyanet ve MEB işbirliği ile başlansa iyi olacak diye düşünüyoruz.
Selam ve dua ile…