İran Takribi Mezahib Kurumu Başkanı Muhsin Eraki 3 Temmuz 2017 tarihinde eski Diyanet İşleri Başkanımız Sayın Mehmet Görmez`i ziyaret etmişti. Aralarındaki geçen konuşmalar basında var. Biz bir iki kısmını okuyucularımıza aktaracağız. İsteyen detaya bakabilir. Sayın Görmez o görüşmedeki konuşmasında demişti ki: “…İki asırdır İslamsız bir dünya isteniyor. Ruhu alınmış, hayata müdahil olmayan, hak ve adalet iddiasında olmayan bir İslam isteniyor. Maalesef Müslümanların büyük bir çoğunluğu bunun farkında değil. Bazı Müslümanlar da bu çabaya mezhepçilik saikiyle bizzat kendisi yardımcı oluyor. İran ziyaretim benim umutlarımı çok arttırmıştır. İran ziyaretimden üç gün sonra Riyad`a gittim. ‘Vahdet Haftasında` söylediklerimi Riyadlı âlimlere de söyledim. Fakat üzülerek belirteyim ki biz Müslümanlar vahdet toplantılarını arttırdıkça tefrika çoğalıyor.`

Sayın Görmez, 27 Aralık 2015 tarihinde İran`da yapılan 29. Vahdet Haftası`na katılmıştı. Burada yaptığı konuşmada (Bu konuşmanın tamamını okumanızı dilerim.) ‘Şiiler ve Sünniler tek bir ümmettir.' sözü ve şii din adamları ile beraber cemaatle namaz kılması ABD güdümlü, ABD uydusu devletlerin medreselerinde okuduğunu sanan ve kendilerini gelenekselci olarak adlandıran sözde din adamlarının Sayın Görmez`e savaş açması için bir bahane oluverdi. Yukarıdaki metinde de Riyadlı alimlere de söyledim dedikten sonra üzülerek belirteyim diye devam eden Sayın Görmez, üstü kapalı aslında çok şey ifade etmişti. Malum bazı medya organları da çanak tutup bu ümmetçi adamı harcamak istediler. Diyanet İşleri Başkanlığı`nın 2021 Stratejik planını hazırladığı halde görevden alınan Sayın Görmez, ayrıca ilk kez 30 cemaatin temsilcisi ile hem tek tek hem de toplu olarak görüşmüştü. Basında Cemaatler ve Tarikatlar buluşması olarak geçen toplantı neticesinde 5 ilke belirlenmişti: Birinci ilke: Hiçbir zaman şiddete başvurulmayacak İkinci ilke: Tekfir edilmeyecek Üçüncü ilke: Ötekileştirilmeyecek Dördüncü ilke: İslam`ın ana çerçevesinden ayrılmayacak Beşinci ilke: Şahıslar hakikatin yerine ikame edilmeyecek

 

Bu görüşme de malum ABD güdümlü çevrelerce çok büyük tepki ile karşılandı. Geçen gün 15 Temmuz dolayısı ile Sayın Görmez, telefonla bağlandığı bir TV kanalında belli çevrelerce çok sistematik bir saldırıya tabi tutulduğunu belirtti. Ama bu süreçte pasif kaldığını, kendisini ifade etme konusunda daha atik davranması gerektiği minvalinde bir özeleştiri de yaptı.

 

Şimdi yukarıda Mehmet Görmez`in gerçekten de takdire şayan gayretlerini ifade ederek meramımızı aslında anlatmış olduk. Yani bundan bir iki yıl önce olan yukarıdaki haberleri emin olun yarın tarih kaydedecek ve insanlar bu değerli girişimleri alkışlayacaklar. Aynen Hasan El Benna, şii din adamlarının Mısır`da açtığı Takrib Derneği`ne destek vermesini nasıl bugün anlatıyor ve rahmetli ümmetçi idi diyorsak bu da böyle anılacak.

 

Peki, şu ortamda cemaatlere bu kadar saldırı varken, mezhepler arası fitneler kaşınırken kim ne yapıyor? Acaba Diyanet yeniden cemaatleri bir araya getirir mi? Veya Vahdet Haftalarına katılabilecek ve ardından Riyad`a gidip biz Şii`si ile Sunni`si ile “Ümmetiz” diyebilecek biri var mı?

Peki, bu hayırlı işlerini bir insan sadece Diyanet işleri başkanı iken mi yapabilir? Tabi ki de hayır. Sayın Görmez ve onun gibi ümmeti Muhammed`i düşünen büyüklerimizin bu milletin evlatlarına sağlam bir iman ve akide ile yaşayabilecekleri bir ortam oluşturmaları gerekmez mi?

Bugün medyada bu cemaatlere saldırı üzerinden bayram yapıp hızını alamayan ve Türk milleti Şamanizm`e geri dönüyor diye köşe yazısı yazacak kadar ümitlenenler var. Demek ki tüm bu tartışmalar gelişigüzel değil… Çok sinsi ve şeytani bir ilhamla hazırlanan bir algı operasyonu var. Ortadoğu, İslam coğrafyası üzerine ABD adına operasyonlar yapan Graham Fuller`in belirttiği gibi hiçbir İslami hareket dezenformasyon (yanlış ve doğruluğu bulunmayan kasıtlı olarak yayılan bilgi) diğer adıyla bilgi çarpıtmaya, yanıltma habere karşı koyamıyor. Bu bilgi çarpıtan, yanıltma haberler yapan düşmana karşı tek yol, kendini ifade edeceksin ey İslami cemaatler! Adnan Oktar ve dansözlerini İslami bir cemaatmiş gibi gösterenlere, FETÖ`yü ‘İslami bir cemaattir` deyip İslam`a ve Müslümanlara saldıranlara hak ettiği cevabı en üst düzeyde ve tonda vermek gerekmez mi? Bu ülkede gerçekten de en çok Müslümanlar ezildi. Bu herkesin malumudur. Ama be Müslüman, bu ortamda da ezilme be! 15 Temmuz`da kurşunlar yağarken sakallı, takkeli amcaların şahadet parmaklarını görüyorduk. Yine kamyonla milleti meydanlara taşıyan bacımız çarşaflı değil miydi? O ekranlarda İslam`a ve Müslümanlara saldıran ehli küfür neredeydi? Kısacası Müslüman`ın dili kuvvetli olmalı değil mi?

Selam ve dua ile…