Hükümet, yıllardır çözülemeyen "Kürt Sorunu"nda izleyecekleri yeni stratejisini geride bıraktığımız günlerde açıklamıştı...
Açıklamada "terörle mücadele siyasetle müzakere" vurgusu özellikle yapılmıştı...
Açıklamadan sonra birçok düşünür söylenenleri değerlendirmiş, kendi zaviyesince bazı tevillerde bulunmuştu...
Kimisi hükümetin yeni stratejisini eleştirmiş, kimisi de bu eleştirilere karşı bazı tezler ortaya atmıştı…
Hükümet cephesinin yapacaklarını da, hükümetin yeni stratejisini eleştirenlerin yapacaklarını da bekleyip görmek lazım…
Tabi gönül ister ki,
Meselenin çözümüne katkı sağlayacak her türlü öneri ve görüşe saygı duyulsun…
Geçmişte yapılan yanlışlar bir daha yapılmasın…
Ve meselenin muhatapları soruna samimice yaklaşsın…
Ki geçmişte ellerinde imkân ve güç bulunanlar defalarca gizli ve aşikâr bir şekilde yeni stratejiler belirlediler…
Ne oldu, mesele çözüldü mü?
Hayır!
Sorun olduğu gibi karşımızda duruyor…
Hem de kapatılması zor gedikler ile beraber…
Bugün iktidarı elinde bulunduran Ak partinin sorunu çözmek için uğraş verdiği herkesin malumudur…
Haziran 2009`da başlattıkları "Demokratik Açılım-Kürd Açılımı" bunun somut örneklerindendir…
Bilahare Kürd temsilcileriyle yaptıkları ikili görüşmeler de örnek verilebilir…
Yalnız,
O zamanlarda yapılan büyük bir yanlış vardı...
Muhatap seçiminde tercih yanlışlığı…
Evet,
O zamanlar hükümet meseleye dar bir zaviyeyle yaklaşmıştı…
Terör sorununu ve Kürd sorununu tek bir sorun olarak görmüştü…
Ve tek bir stratejiyle çözebileceklerini tahayyül etmişti…
Geçen zaman gösterdi ki Ak partinin geçmişteki stratejileri pek bir işe yaramamış, sorunların çözümüne katkı sağlamamış…
(Tabi burada Ak partinin yaptığı müspet değişiklikleri görmemezlikten geldiğimiz sonucu çıkarılmamalıdır…
Ve de geçmişten bugüne yapılan değişiklikleri küçümsediğimiz anlamına gelmemelidir…
Elbette gelişmeleri yakından takip ediyoruz…
Halkın ve toplumun yararına olan gelişmelerden dolayı da mesrur oluyoruz…)
Hükümet Kürd meselesinde yeni stratejisini açıklayarak geçmişte yaptığı yanlışların farkına varmış olmalıdır…
Bilhassa,
Müslüman bir Kürdün kesinlikle Marksist bir zihniyeti benimsemediğini ve benimsemeyeceğini öğrenmiş olmalıdır…
Geçmişte yapılan yanlışlardan alınan -alınması gereken- dersler ve Müslüman Kürdlerin asıl muhatap alınması gerçeği göz önündeyken çözüm için başka bir yol aranmamalıdır…
Zira Kürd meselesinde mutlak çözüm isteniliyorsa bunun yolu bellidir…
Halkın benimsediği ve teveccüh ettiği kişi ve oluşumlar ile ittifak-ı uhuvvet halinde olmaktır…
Doksan yıldır zulme uğrayan ve en temel hakları verilmeyen Kürdlerin ittifak-ı uhuvvete ihtiyacı elzemdir çünkü…
Meselelerin mutlak çözüme kavuşturulması dileğiyle…
Allah`a emanet olun.
Muhammet Şerif / Doğruhaber