israil`in Kudüs`teki işgalinin sona ermesi için İslam dünyasının bu konuyu sürekli gündemine alması gerektiğini birçok ortamda defaatle dile getirdik. 14 Temmuz`da Mescid-i Aksa`da meydana gelen olay, İslam dünyası açısından bir kıvılcım oldu. Müslümanlar, o tarihten bugüne kadar Türkiye başta olmak üzere birçok ülkede israil`in zulüm ve uygulamalarını lanetlemek ve siyonist işgalin sona ermesi gerektiğine dikkat çekmek üzere meydanlara indi.

Meydanlara inen Müslümanların eylemlerine devam ederek israil`e karşı atılması gereken adımlar ve alınması gereken kararlar hususunda iktidarlara baskı yapmaları önemli gelişmelerdir. israil`in daha öncelerde yapmış olduğu katliamlara karşı da dünya Müslümanları meydanlara iniyorlardı, belirli bir süre eylemler yapıp sonrasında bu konunun gündemlerinden düşmemesi için herhangi bir girişimde bulunmuyorlardı.

Bu sefer durum daha farklı. israil`i lanetleyen Müslümanlar, işgal sona erinceye kadar eylemlere devam edeceklerini belirtiyorlar. Olması gereken de budur. israil Kudüs`e yönelik almış aldığı kararlardan vazgeçmediği sürece dünya Müslümanlarının protestoları, siyasilere baskı yapmaları ve toplum içerisinde kamuoyu oluşturmaları gibi benzeri girişimler mutlak surette devam etmelidir.

Bunlar israil`e geri adım attıracak eylemlerdir. Ancak bunlar için atılacak adımların ve girişimlerin muhakkak planlı ve programlı olması gerekmektedir. Şu ana kadar Müslümanların ortaya koydukları duruş çok önemliydi ve ümit vericiydi. Son iki haftada yaşanan gelişmeler göz önünde bulundurularak, bundan sonrası için dünya Müslümanlarının yapacakları konusunda bir eylem planları olmalıdır.

Filistin davasının amaca ulaşması için şu iki hususun gerçekleşmesi gerektiğini ifade ediyorduk: Birincisi dünya Müslümanlarının Filistin ve Kudüs davasını sürekli gündem yapmalarıydı, ikinci husus da Müslümanların bu dava etrafında bir araya gelip ittihadı sağlamalarıydı. Gelişmelere baktığımızda bu iki husustan birinin şu anda gerçekleştiğini görmekte ve buna sevinmekteyiz. En büyük hedefimiz, Filistin davası etrafında ikinci hususun da gerçekleşmesidir.

O yüzden Mescid-i Aksa`yı gündemimizden düşürmemeli, bu konunun gündemin ilk sırasında kalması için duyarsızlaştırılmaya çalışılan toplumu bilinçlendirmeye devam etmeliyiz. İşgalci rejimin zulüm dolu uygulamalarından geri adım atması, İslam ümmetinin Kudüs davasını ne kadar önemsediğine bağlıdır. Müslümanların ittihadına giden yol, Mescid-i Aksa`ya sahip çıkmaktan geçmektedir. İslam coğrafyasındaki mezalimlerin sona ermesi, dünya Müslümanlarının ittihadıyla gerçekleşir.

Ümmetin dağınıklığı ve bu dağınıklığın oluşturduğu güçsüzlük sebebiyle yıllardan bu yana siyonist ve emperyalistlerin zulüm ve katliamlarına maruz kalan mazlum ve mustazafların feryatları yüreklerimizi incitmiyor mu, sorumluluklarımızı hatırlatmıyor mu? Mescid-i Aksa için oluşturulan gündem, bu zulümlerin sona ermesi ve ümmetin birliği açısından büyük bir fırsat değil mi? Bundan ötürü, Müslümanların duçar kaldığı zulümlerin sona ermesini arzulayan bütün İslamî yapılar bu durumu bir fırsata çevirmek durumundadırlar.

Allah aşkına, elimize geçen fırsatı bu sefer tepmeyelim. Büyük hedeflerimizden alıkoyan küçük hesaplar peşinde olmayalım. Hep birlikte Allah`ın ipine sımsıkı sarılalım, sadece Allah`ı razı edecek adımlar atma gayretinde olalım. Bizi birleştirecek güç, Kudüs davasıdır. Bize izzet kazandıracak gelişme, birlik oluşumuzdur. Bakın, siyonist zulme karşı meydanlara inmemiz işgalci güçlere bazı konularda geri adım attırdı. Bu bile bizim birlikte hareket ettiğimiz müddetçe neleri başarabileceğimizin göstergesidir. Mesele, İslam düşmanlarının önümüze koydukları gibi çetrefilli ve imkânsız değildir. Yapmamız gereken şey: İttihad-ı İslam`a giden yol olduğu için, Kudüs davasına samimice sahip çıkmaya devam etmemizdir.