Son yıllarda yaptığı toplumsal irşad faaliyetleriyle adından birçok kez söz ettiren Adana Mustazaf Der şubesine, 20 Şubat gecesi kimliği belirsiz kişilerce molotof kokteyllerle saldırı yapıldı.
Yapılan bu menfur saldırı ilk değildi, daha öncelerde de defalarca Adana Mustazaf Der`e saldırılar yapılmış, taşlanılmış, dernek binası müdavimleriyle beraber ateşe verilmek istenmişti.
Fakat ne gariptir ki, mütecavizler yaptıkları bütün saldırılar sonrasında kolluk kuvvetlerince yakalan-a-mamış, kaçmayı başarabilmişlerdi.
Hatta kimi saldırı sonrasında derneğe ve dernek yöneticilerinin ev ve iş yerlerine polis baskını düzenlenmiş ve onlarca mütedeyyin gözaltına alınmıştı.
Evet evet, yanlış okumadınız. Gözaltına alınanlar derneğe saldıran meçhul kişiler değil, derneği tevhidi bir ideolojiyle yöneten müslümanlar olmuştu.
Şaşırdınız biliyorum
Evine hırsız giren vatandaşın mahkeme tarafından suçlu bulunup ceza alması; hırsızın ise suçsuz olduğu dolaysıyla serbest bırakılması haberini duyduğunuzda da şaşırmıştınız, hayret etmiştiniz.
Tabi haliyle şaşırmamak, hayret etmemek elde değil elbet
Yapabileceğiniz bir şey yok, böyle haberlere de alışmanız lazım. Ne de olsa; halkın egemenliği, özgürlüğü, asayişi ve güvenliliği (!) temeline dayanan bir yönetim biçimiyle yönetiliyorsunuz
Ama ne yazık ki, işin aslı öyle değil. Egemenlik, özgürlük, güvenlik, eşitlik, adalet, hak, hukuk, asayiş kavramları sözde kalmış sadece
Ülkenin güvenliğini sağlamak, suçları önlemek, suçluları yakalamak, olayları açığa çıkarmak ile memur edilmişler bunları yapmak yerine, müphem davranışlar sergileyerek neye ve kime hizmet ettiklerini meçhulleştirmeye çalışıyorlar.
Suçluyu suçsuz, suçsuzu ise suçlu göstermeye çalışarak, asıl ve asli görevlerinden ödün veriyorlar.
Oysa halkın güvenliğiyle, asayişiyle, suça karışmışları yakalamakla ve benzeri görevlerle memur edilmişlerin bunları yapmaya hakkı yoktur.
Bu gibi görevlerle memur edilmişler, halkın arasına nifak tohumları ekmek isteyenlerin entrikalarının aktörleri olamazlar, olmamaları gerekir.
Ama maalesef
Uzun bir zamandan beri Adana`da halkın arasına nifak sokmak isteyen kirli ve derin eller boş durmuyorlar.
İslami yaşamları ve toplumsal faaliyetleriyle halkın teveccühüne mazhar olan sivil toplum kuruluşlarına karşı provokatif saldırılar gerçekleştiriyorlar.
Ve her defasında herhangi biz iz bırakmayıp, emniyet güçlerinden de paçayı kurtarabiliyorlar
Teknolojinin ve mobese kameralarının tavan yaptığı bu asırda, nasıl olurda defalarca saldırıya uğrayan bir kuruma saldıran failler yakalanmaz..?
Bu işte bir acayiplik yok mudur acaba?
Veya emniyet güçlerinin bir ihmalkârlığı?
Ya da son günlerce sıkça gündeme gelen derin bir el`in varlığı?
Sanırım endişelerime hak veriyorsunuzdur.
Zira 2006 yılından beridir belli aralıklarla Adana Mustazaf Der şubesi saldırılara maruz kalıyor ve her saldırı sonrasında da saldırganlar yakalan-a-mıyor.
Dolaysıyla;
Adana`daki saldırıların provokatif saldırılar olması ve saldırganların hala yakalanmaması gerçeği; -MİT-KCK ilişkilerinin ayyuka çıktığı bu günlerde- saldırıların arkasında derin, kirli ve karanlık bir gücün olduğunu gösteriyor.
Anlayacağınız;
Derin güçler Adana, Adıyaman, Yüksekova ve benzeri yerlerde kirli düzenlerini, karanlık eller işbirliğiyle sürdürmeye devam ediyorlar.
Bunu da;
Toplum bireyleri arasında geçmişten süregelen yardımlaşma ve dayanışma geleneğini devam ettirmek, toplumun huzur ve saadetini, barış ve güvenliğini temin etmek ve muhtaç ailelere düzenli bir şekilde yardımlarda bulunmak için gece-gündüz çalışmalar yapan mütedeyyin kişi ve kuruluşlar üzerinden gerçekleştiriyorlar.
Dileğimiz o dur ki;
Derin ve karanlık güçlerce halkın arasına serpilmek istenen nifak tohumlarının farkına varılsın ve halk el birliğiyle bu derin ve karanlık oyunun aktörlerini, işbirlikçileriyle beraber teşhir etsin.
Muhammet Şerif / Doğruhaber