Dünyada en fazla zulüm ve haksızlık, Müslümanlara yapılmaktadır. Dikkat edilirse, Müslümanların yaşadığı memleketlerin çoğunda kargaşa ve savaşlar yaşanmaktadır. İslam beldelerinde, zalimlerin zulümlerine duçar kalan mazlumların feryatları yürekleri acıtmaktadır.

Müslümanlara yaşatılan bu mezalimlerin muhtelif sebepleri vardır. Bu analizimizde sadece iki sebep üzerinde duracağız.

Birincisi, emperyalistlerin İslam coğrafyası üzerindeki emelleri ve emellerine ulaşmak için yaptıkları çeşitli planlar…

İkincisi ise, İslam dünyasının ihtilafları bir kenara bırakıp vahdeti sağlayamaması…

Birinci sebebi biraz açalım:

Emperyalistlerin hedefinde, İslam ülkelerinin zenginlikleri vardır. Bu zenginliklere ulaşmak için savaş ve işgal dâhil her yola başvurmaktadırlar. Emellerine, işbirlikçileri aracılığıyla veyahut ortaya attıkları bir bahaneyle ulaşmayı denemektedirler.

Irak`ı kimyasal silah bahanesiyle işgal ettiler. ‘Taliban`a karşı mücadele edilmeli` diyerek Afganistan`a savaş açtılar. Suriye`de DAEŞ bahanesiyle binlerce masum insanı katlettiler. Ve hâlâ Irak ve Suriye başta olmak üzere onlarca ülkede, işbirlikçileri ve bulundurdukları askeri üsler sayesinde emellerine ulaşmak için şeytani planlar yapmaya devam etmektedirler.  

İslam ülkelerinin zenginliklerini sömürmekle birlikte emperyal politikalara hizmet edecek isimleri başa getirmek de hedefleri arasında yer almaktadır. Son yıllarda bu hedeflerine ulaşmayı, ülkeleri işgal etmekten daha evla görmektedirler. Zira politikalarına hizmet eden bir ismin ülkeyi yönetmesinin, emellerine ulaşmayı kolaylaştıracağını bilmektedirler.

İkinci sebebe gelirsek:

Müslümanların yaşadığı beldelerde yıllardır devam eden savaşların sona ermemesinin en önemli sebebi, İslam dünyasının dağınıklığı ve bir olmayışıdır.

Eğer bugün İslam âlemi gerçekten Allah`ın emrettiği şekilde bir ümmet olabilseydi, emperyalist güçler İslam coğrafyalarında istedikleri gibi at koşturamayacak ve Müslüman ülkelerin yer altı ve yer üstü zenginliklerini sömüremeyecekti.

Eğer bugün İslam dünyası sorunlarını kendi çözebilecek güç ve iradeye sahip olabilseydi, Suriye iç savaşı, Arakan`daki Budist zulmü, Katar krizi ve Yemen`deki açlık başta olmak üzere ümmetin yaşadığı bu sıkıntılar olmayacaktı ya da kısa bir sürede çözülebilecekti.

Ama ne yazık ki bugün ümmet bir araya gelip sorunlarını çözüme kavuşturamıyor. Çözüm mercileri, emperyalist ülkelerin liderleri olarak gösteriliyor. İslam ülkelerinin yöneticileri, Müslümanlarla değil de Yahudi ve Hıristiyanlarla bir araya geliyor ve onları dost ve müttefik görüyor.

Oysa Allah-u Teâlâ Müslümanlara Kur`an-ı Azimuşşan`da, “Yahudi ve Hıristiyanları dost edinmeyin” diye emrediyor.

İslam ülkelerinin liderleri Allah`ın emirlerini değil de başkalarının emirlerini yerine getirdiklerinden, ümmetin çıkarlarını değil de emperyalistlerin çıkarlarını öncelediklerinden dolayı ümmet bu haldedir ve bugün ümmet sorunlarını çözemeyecek acziyet içerisindedir.

Ümmetin bu halden kurtuluşu, Yahudi ve Hıristiyanları dost edinmeyen, Müslümanların kardeşliğini ve vahdetini önceleyen ve Kur`an`ın hükümlerini dosdoğru uygulayan liderlerin İslam ülkelerinin hususen de Körfez ülkelerinin başına geçmesiyle mümkün olur.

Hedefi Müslümanların vahdeti olacak, ümmeti yaşadığı çaresizliklerden kurtaracak ve küresel devletlerden bağımsız politikalar yürütecek liderlerin İslam ülkelerinin başına geçtiği günleri görmeyi Rabbimizden bizlere lütfetmesini diliyoruz.

M. Şerif DURMAZ