16 Nisan`a 17 gün kaldı. Seçim dönemlerinde şahit olduğumuz hareketlilik yok; ama tarafların propagandaları aralıksız devam ediyor. Bir tarafta “Evet” için çalışanlar, diğer tarafta tüm Avrupa ve onlarca farklı yapı ile birlikte “Hayır” kampanyası için çalışanlar…
‘Hayır`cılara göre, 16 Nisan`da sandıktan Hayır; ‘Evet`çilere göre de Evet çıkacak. Hayır tarafı, ‘Evet`in çıkması durumunda olabilecekleri sıralıyor, aynı şekilde Hayır çıkması durumunda nelerin olabileceğini de ‘Evet`çiler anlatıyor.
16 Nisan`da halkın tercihine sunulacak referandumda Evet ya da Hayır çıkması durumunda neler olabileceğine tarafların gözüyle bakalım. Hayırcılara göre referandumda Evet çıkarsa ne olur, irdeleyelim:
‘Evet` çıkarsa ‘tek adam rejimi`ne mi geçilecek? Bütün yetkiler sadece bir kişide mi toplanacak? Başkan, meclisi hiçbir gerekçe göstermeden mi feshedebilecek mi? Meclis`in yasa yapma yetkisi tek adama devredilip, TBMM işlevsiz mi kalacak?
Yargının çatı organları olan Anayasa Mahkemesi ile Hâkimler ve Savcılar Kurulu`nun tüm üyelerini Başkan doğrudan ya da dolaylı yoldan mı atayabilecek? Yürütme tek elde toplanıp yetki karmaşası mı yaşanacak?
‘Hayır`cılara göre eğer sandıktan “Evet” çıkarsa bunlar ve çok daha fazlası olacak. Peki gerçekten öyle mi? Değil elbet! Mesele ne o halde?
Dertleri parlamenter sistem veyahut başkanlık sistemi değil, darbe anayasasının değiştirilmesi hiç değil! Seçim dönemlerinde darbe anayasasını değiştirme vaatlerinde bulunanlar onlardı. Bugün, darbe anayasasındaki 18 maddenin değişecek olmasına en fazla karşı çıkanlar yine onlar.
Sorun; meseleye ideolojik yaklaşmalarından kaynaklanmaktadır. Dertleri, vesayet rejiminin ve Kemalist düşüncenin geriletilecek olmasıdır. Halk açısından değerlendirdikleri yok! Halka, ülkenin geleceğine ne derecede katkıda bulunacak diye kafa yordukları yok!
Yıllardır halkı hiçe sayarak vesayet sisteminin imkânlarından faydalandılar, millet üzerinden rant sağladılar, devletin gücünü sopa olarak kullandılar. Halka seküler bir yaşam dayattılar; örfünden, adetlerinden, değerlerinden, geleneklerinden uzaklaştırdılar. Toplumu istedikleri gibi yönettiler, yönlendirdiler.
Bundan böyle toplumu istedikleri gibi yönlendiremeyecek ve yönetemeyeceklerinin farkındadırlar. O yüzden yerli ve yabancı bilumum dostlarıyla çalışmalar yapmakta ve mevcut vesayet sisteminin devam etmesini istemektedirler.
Şuanda Batı dünyasının yaşadığı gibi kriz içerisindedirler. Topluma verebilecek bir değerleri kalmadı. Farklı düşüncelerdeki insanlara tepeden bakma ve hiçe sayma stratejileri, içinde bulundukları bunalımın detaylarını ortaya koymaya yeterli sebeptir.
Daha yapıcı ve daha gerçekçi bir kampanya yürütebilirlerdi. Neden Hayır dediklerini sahici gerekçelerle millete anlatma yolunu seçebilirlerdi. Bu yolu seçmediler; rejim elden gidiyor, tek adam rejimi geliyor üzerinden halkın karşısına çıkmayı tercih ettiler.
Referandumda çıkacak Evet neticesi, 18 maddelik değişiklikle birlikte başka değişiklik ve yeniliklerin de önünü açacağını bilmektedirler. Ki bizce de muhakkak öyle olması gerekmektedir.
“Evet” çıkması durumunda, ilk iş olarak yeni ve yerli bir sivil anayasa yapılmaya başlanmalıdır. Mevcut 82 darbe anayasasına yama yapılması değil, tamamen değiştirilmesi halkın yıllardır çektiği özlemdir.
“Evet” çıkması, yıllardır millete tepeden bakan, dindarlara ve Kürtlere ikinci sınıf muamelesi yapan ve her fırsatta zulmeden zihniyetin gücünü kıracak, yaptıkları zulümlerin hesabını sorma fırsatı doğuracaktır.
“Evet” sonucunun çıkması, var güçleriyle Hayır kampanyası için çalışan ırkçı ve İslam karşıtı Batı`ya ve yıllardır Müslümanların yaşadığı beldelere bomba yağdıran küresel güçlere verilmiş okkalı bir cevap olacaktır.
İşte 16 Nisan referandumu, söz konusu adımların atılması, vesayet sisteminin geriletilmesi ve 12 Eylül darbecilerinin getirmiş olduğu anayasanın kısmen de olsa değiştirilmesi için bir fırsattır.