Kutlu mevsimdeyiz; bizleribu mevsime ulaştıran, bu mevsimde toplumun Muhammedî sevdayı tatması için harıl harıl çalışan sevdalılarla birlikte İslam`a hizmet eden bir nefer kılan Rabbimize sonsuz hamd olsun.

Her sene olduğu gibi bu senede meydanlar Muhammedî aşk ile dolup taşıyor. Kutlu sevda ilden ile doğudan batıya ülkenin her toprağını karış karış dolaşıyor.

Hatipler heyecanla Efendimiz Hazreti Muhammed (sav)`in hak ve adalet anlayışından söz ediyor, ebedi kurtuluşun O`nu sevmek ve yolundan yürümekle olduğunu anlatıyor.

Caddeler, sokaklar O`nun mübarek adıyla süsleniyor, manevi bir iklime hasret kalan meydanlar O`nu anan yüz binlerle anlam kazanıyor.

Yer ve gök gelişini kutluyor, “hoş geldin, sefa getirdin, neşe oldun dünyamıza” nidaları âlem-i insanlığı sürura gark ediyor.

Karanlıklar gelişinle aydınlanıyor, mahzun yürekler adınla şenleniyor, gönüllerde yer edinmiş beşeri ilahlar varlığınla kayboluyor, yerle yeksan oluyor.

Bütün âlem-i kâinat, görünen görünmeyen tüm canlılar “hoş geldin efendim, mutluluk getirdin, huzur getirdin” diyerek gelişini sürurla kutluyor.

Efendim, gönül dünyamıza hoş geldin!

Hak ve adalet anlayışına ihtiyaç duyduğumuz bu demde bir umut oldun bizlere.

Seni anmak, seni anlatmak, seni yazmak huzur veriyor ve manevi açıdan büyük bir katkı sağlıyor bizlere…

Sen insanlığın sevgilisi ve kurtuluş gemisisin, varlık âleminin sebeb-i hikmeti şah-ı rehber Hazreti Muhammed`sin efendim!

Sen nursun, nur-u dilarasın, kâinatı aydınlatan bir ışıksın, güzellikler ordusunun serdarısın, aşk ikliminin sultanı şah-ı gülistansın efendim!

Karanlığa gömülü dünyayı aydınlatan nur, yeryüzünün manevi şeklini değiştiren kutlu bir öndersin efendim!

Sen kalplerin incisi, gönüllerin efendisisin. Seni anlayan erecek murada, yolundan ayrılmayan ulaşacak selamete.

Seni anlamadan sahil-i selamete varmak mümkün mü?

Senin hayatını öğrenmeden Din-i Mûbin`i anlamak mümkün mü?

Senin örnekliğini libas edinmeden badireleri aşabilmek mümkün mü?

Bıraktığın emanetlere sıkı sıkıya sarılmadan huzura erebilmek mümkün mü?

Aramızdaki ihtilaf ve ayrılıkları bir kenara bırakmadan zulümlerden kurtulabilmek mümkün mü?

Zulümlerden kurtulmamıza, onurlu, şerefli ve izzet sahibi bir ümmet olmamıza sebepsin sen ya Muhammed!

Ümmetinin bir ferdi olmakla iftihar ediyor ve kendimizi şanslı addediyoruz ey Nebi! Selamların en güzeli üzerine olsun ey Nebi-î Zişan!

Gün vefa günüdür bundan böyle! 

Gün sana olan aşk ve sevdamızı meydanlarda yüz binlerce Peygamber Aşığı ile izhar etme günüdür artık.

İneceğiz meydanlara ey gözümüzün nuru, merhaba diyeceğiz Muhammedî aşka ey hak ve adalet rehberi!

Anacağız seni ey kutlu mevsimin gülü ve süruru, anlatacağız seni, haykıracağız sana olan aşk ve sevdamızı, sadakat ve bağlılığımızı.

Yeri ve göğü inleteceğiz hep birlikte tekbir ve salâvatlar ile.

Seninle savaşan bedbahtların, sana düşmanlık besleyen inkârcıların şimdiden kaybettiklerini ilan edeceğiz gür bir nida ile.

Mübarek olsun bu sevda, mübarek olsun Muhammedî aşka merhaba diyenlere, vesile olsun zulüm altında inleyen mazlumların kurtuluşuna…

M. Şerif DURMAZ