Sahabelerden Hz. Abdullah, “şehadetin önemi”ni ve “şehadete olan özlem”ini şu veciz sözlerle açıklar; “Yarın savaş olsa, ben de o savaşa katılsam ve kâfirler tarafından şehit edilsem. Sonra karnımı yarsalar, ciğerimi çıkarsalar, burnumu ve kulaklarımı kesseler. Yaratılanların, yaratanlarına hesap verecekleri kıyametin dehşetli gününde ‘Niçin bunlar sana yapıldı?` dense, ben de; ‘Ya Rabbi, senin rızana kavuşmak için. Çünkü senin yolunda şehit edilmem, benim için her şeyden daha sevimlidir` diye cevap versem.”

Allah`ın rızasını kazanmak için mücadele saflarından geri kalmamak bu olsa gerek!

Allah-u Teâlâ`nın aziz davası uğruna eziyet çekmek, işkence görmek, hicret etmek, zindanlara girmek ve bilhassa şehit edilmek Müslüman bir şahsiyet için herkese nasip olmayan mükemmel bir nimet, büyük bir şereftir.

Tarih boyunca bu büyük şerefe ve eşsiz nimete nail olan pek çok değerli şahsiyet vardır. İsimleri, dilleri, yaşadıkları yerler, mensubu oldukları cemaatler ve etnik kimlikleri farklı olsa da, ortak noktaları Allah yolunda mücadele ederken İslam düşmanları tarafından şehit edilmeleridir.

Din-i Mubin`e ve mensuplarına düşmanlık etmeyi alışkanlık haline getiren İslam düşmanları tarafından şehit edilen mümtaz şahsiyetlerden biri de; 05.05.2011 tarihinde PKK`li çetelerce katledilen “Übeydullah Durna”dır.

Malumunuz olduğu üzere, bundan üç yıl önce (2011`in Mayıs`ında) milletvekili seçimlerini bahane ederek Yüksekova Mustazaf Der şubesine saldıran yezid beyinliler, derneği korumaya çalışan Übeydullah Durna`yı uzun namlulu silahtan çıktığı belirlenen bir kurşunla şehit etmişlerdi.

Mazlum ve mustazaf bir cana kıydıkları yetmezmiş gibi, dernek binasını yağmalamışlar, bilahare de içindekilerle beraber ateşe vermişlerdi zamanın Ebu Cehil zihniyetinin sürdürücüleri…

Yaptıkları bu kabul edilemez cürümler yetmezmiş gibi, bir sonraki gün şehidin taziyesine gelen dava arkadaşlarına da saldırmışlar ve bazı arabaları ateşe vermişlerdi. Tabi olanlar karşısında itidalli davranan, her vakıada bir hikmet gören, “bıçak kemiğe dayanmadıkça” düsturunu şiar edinen taraf; Übeydullah Durna`nın taziyesine gelen dava arkadaşları olmuştu.

Şehadetiyle ümmetin ve “İslami camia”nın silkelenmesine ve dayanışmasına sebep olan Übeydullah Durna`nın ebedi âleme intikal etmesinin üzerinden tam üç yıl geçti. Aradan geçen bunca zamana rağmen onu katledenler yakalanmadı, failler hala meçhul!

Faillerin biran evvel yakalanması ve gerekli cezaya çarptırılması en büyük temennimizdir. Ama görünen o ki, Übeydullah Durna`nın katillerinin yakalanması için devlet yetkilileri ve savcıları nezdinde gayretli ve özverili bir araştırma ve çalışma maalesef yok!

Oysa bu olaylara benzer vakıalarda failler hemen yakalanabiliyor ve derhal gerekli cezayı alıyorlar. Übeydullah Durna olayında ise böyle bir sonuç yok şu ana kadar!

Übeydullah Durna`yı şehit eden “rant çıkarcıları”yla beraber faaliyet yürüten “kan sevdalıları”, aslında ona neler kazandırdıklarını bilmiyorlar. Onlar bilmiyorlar ki, İslami dava için mücadele eden her Müslümanın hedeflerinden biri; mücadele safhasında can vermektir. Böylece “saadet-i ebediye”ye ulaşmaktır.

Şehit Übeydullah Durna`nın da hedefi buydu, en büyük arzusu; “Allah yolunda can vermek”ti. Allah-u Teâlâ da onu bizlerden daha çok sevdi ki genç yaşta yanına aldı, hem de İslami camianın bütün fertlerinin tahayyül ettiği şehadet mertebesine ulaştırarak…

Yazımızı, şehadetinin sene-i devriyesinde rahmetle ve özlemle yâd ettiğimiz ŞEHİT ÜBEYDULLAH`a hitaben yazdığımız mısralarla nihayete erdirelim:

Ey kitlelerin uyuşturulup sindirildiği dönemlerde, toplumu pak ve temiz kanıyla küfre karşı harekete geçiren aziz şehit!

Ey İslam davası uğruna mübarek ve müberra kanını dökerek, çorak toprakları yeşerten ve bereketlendiren korkusuz nefer!

Ey İslami değer ve kavramların içinin boşaltılıp model olarak sunulduğu ahir zamanda, örnek yaşantısıyla inananlara yol gösteren cefakâr rehber!

Ve ey zilletle yaşamaktansa izzetli bir ölümü seçerek, gelecek nesillere ilahi bir miras bırakan fedakâr Übeydullah!

Acıları lezzete çeviren şahadeti seçerek; şehitlere koşmayı kolaylaştırdın. Yalnızlığı ve unutulmuşluğu Allah`a ulaştırarak giderdin.

Ölü kalplerde arzu ve istekler meydana getirdin. Mahrumiyet ve ayrılığı lezzete çevirdin. Amel güzelliğini ve mücadele azmini çevrene sirayet ettirdin.

“Allah yolunda can vermek en büyük arzumdu zaten” diyerek tarihe yön verdin. Özgürlüğe giden yolun öncüsü olarak, geleceğe büyük bir miras bıraktın.

Bıraktığın mirasa sahip çıkacağımıza ve yolunu sürdüreceğimize söz veriyoruz.

Ruhun şad, mekânın cennet-ül firdevs olsun.