Nazi işgal rejiminin bir yıldır aralıksız süren yıkıcı saldırı ve bombardımanlarına karşı teslim bayrağını çekmeyen, bilakis direnmeye devam eden Gazze bize ne öğretti?
Evet, Gazze bize bir kez daha imanın nelere kadir olacağını gösterdi. Hakiki manada iman etmiş mücahitlerin, en gelişmiş teknolojik silahlara sahip olan bir orduya karşı nasıl kahramanca bir mücadele ortaya koyduğunu gösterdi.
Gazze bize, tüm imkânsızlıklara rağmen iman sahibi onurlu insanların zor ve ağır şartlara karşı ne derece sabredebileceklerini ve nasıl istikamet üzere kalabileceklerini gösterdi.
Gazze bize, Müslümanların mutlak surette birlik olmaları, Avrupa ve Amerika’ya karşı güç haline gelmeleri ve meselelerini kendi aralarında çözmeleri gerektiğini öğretti.
Gazze bize, hak, hukuk söz konusu olduğunda sesleri en fazla çıkan Avrupa’nın aslında hiçbir şekilde medeni olmadığını, kesinlikle insan hakları diye bir derdinin olmadığını gösterdi.
Gazze bize, on binlerce sivilin katledilmesine, bir şehrin harabeye çevrilmesine rağmen devam eden saldırıların durdurulmasına yönelik hiçbir çözüm üretemeyen Birleşmiş Milletler, Güvenlik Konseyi gibi uluslararası oluşumların ne kadar gereksiz, boş ve taraflı olduklarını gösterdi.
Gazze bize, Müslümanların sorunlarına, duçar kaldıkları zulüm ve katliamlara karşı sadece toplantı yapan konumda olan ve kuruluş amacına yönelik hiçbir çalışma ortaya koyamayan İslam İşbirliği Teşkilatı yapısının ivedi bir şekilde değişmesi ve işgalcilere karşı cesaretli kararlar alabilen ve bunları uygulayan bir konumda olması gerektiğini gösterdi.
Gazze bize, emperyalist ve siyonistlerin boyunduruğu altında olmayan İslam ülkelerinin desteği ve kontrolüyle onurlu Müslümanlardan oluşan ve her türlü teknolojik savaş araçlarına sahip olan bir İslam ordusunun kurulması gerektiğini gösterdi.
Gazze bize, dünyanın gözleri önünde kıyımdan geçirilen ve soykırıma maruz kalan mazlum Filistin halkına karşı ihanet içerisinde olan kimi Müslüman ülke liderlerinin olduğunu gösterdi.
Gazze bize, Müslümanlara ve masum topluluklara ikinci sınıf insan muamelesi yapan bir küresel sistemin devamlılığından söz etmenin mümkünâtının olmadığını gösterdi.
Gazze bize, işgalci israil’in güvenliğinin emperyalist Batı devletlerinin önceliği olduğunu, bu amaç uğruna devletlerin bütün insani değerlerden vazgeçebileceklerini gösterdi.
Gazze bize, boykotun sadece bir dönem değil sürekli uygulanması gereken bir gerçeklik olduğunu gösterdi. Sabırla ve kararlılıkla devam ettirilmesi gereken bir duruş olduğunu öğretti. Devam ettirilmesi durumunda işgal destekçisi markaların kârlarının nasıl düşebileceğini gösterdi.
Gazze bize, şehitlerin bereket olduğunu, şehitlerin kanlarıyla nice insanın hidayete erdiğini, nice insanın ise işgalci israil’in katliamcı ve soykrımcı olduğunu kabul ettiğini gösterdi.
Gazze bize, küfrün tek millet olduğunu, söz konusu Müslümanlar olduğunda Yahudi ve Hristiyanların bütün ihtilaflarını bir kenara bırakıp birlik olabileceğini gösterdi.
Gazze bize, unutulmuş olan İslamî hakikatlerden olan cihadın gerekliliğini yeniden hatırlattı. İslami değerler adına verilen cihadın tüm dünyada insanları nasıl harekete geçirdiğini gösterdi.
Gazze bize, hakiki manada iman etmiş kahraman mücahitlerin dünya istikbârının sınırsız desteğini alan işgalci barbarlara nasıl da korkusuzca meydan okuduklarını gösterdi.
Gazze bize, Ebu Ubeyde, Muhammed Dayf, Yahya Sinvar ve onların elleri ve pazuları öpülesi arkadaşları gibi, işgalci katillere imanları ve duruşlarıyla korku salan ve her türlü övgüye layık olan aziz ve kahraman mücahitlerin varlığından haberdar ederek onların yüzyıllar boyunca nesillere anlatılacak özelliklerini öğretti.
Aslında Gazze bize Müslümanlar olarak “biz” olmamız gerektiği, biz olmadığımız takdirde şer güçlerin bizi istedikleri gibi yönlendirebileceklerini ve istediklerini yapmadığımız takdirde ise bize hayat hakkı tanımayıp düşmanlık edeceklerini gösterdi.