İşgalci siyonist katillerin 7 Ekim süreciyle birlikte yaptıkları saldırı ve katliamlardan sonra İslam ülkeleri yöneticileri başta olmak üzere insan hakları konusunda uluslararası anlamda faaliyet yürüten kurumlara, İslam İşbirliği Teşkilatı’na, Arap Birliği’ne, Birleşmiş Milletlere, Adalet Divanına ve vicdanını yitirmemiş tüm insanlara seslenerek, saldırı ve katliamları durdurmak üzere acilen kararlar alıp somut adımlar atmaları gerektiğini dile getirmiştik.
Aradan kaç gün geçti? 237... Evet, bugün saldırılarda 237 günü geride bıraktık. Yani 8’inci ayın içindeyiz. Ve maalesef ki aradan geçen bunca zamana rağmen Gazze’de yaşanan saldırı ve katliamlar durmadı. Ne İslam ülkeleri yöneticileri, ne Arap Birliği, ne Birleşmiş Milletler, ne insan hakları savunucuları ne de vicdanını yitirmediğini düşündüğümüz insanlar… Hiç kimse katliamın durması konusunda somut adımlar atamadı, meydanlara inen milyonlar insanlıktan nasibini almamış siyonist işgalcileri durduramadı.
Peki, ne olacak bundan sonra; bizler yaşananları şimdiye kadar olduğu gibi sadece takip mi edeceğiz? Gazze’de masumlar tonluk bombalarla katledilirken, Refah’ta bebek ve kadınlar diri diri yakılırken gelişmeleri sadece izleyecek miyiz? ÇARESİZLİK NE ACI ALLAH’IM!
Ya dünya ülkelerinin vicdan ehli yöneticileri; ülke yöneticileri Gazze’nin, Refah’ın tamamen yok olması ve haritadan silinmesinden sonra mı harekete geçecek? Diri diri yakılan çocukların görüntüsü, evleri yıkılan masumların mahzuniyeti, tonluk bombalarla yıkılan evlerin enkazının altında kalan insanların duçar olduğu tarifsiz acı da mı harekete geçirmiyor ülke yöneticilerini?
Yol kenarlarında bulunan cesetler, ilaç olmadığı için tedavi olamayan yaralılar, 7 futbol sahası büyüklüğündeki içi çocuk ve bebeklerle dolu ve kolay tutuşabilen naylon çadırlara yönelik yapılan roketli saldırılar… Ve daha neler neler…
Maalesef artık söz söylemenin çok da bir anlamı kalmadı. Gelişen dünyanın gözleri önünde mazlum bir halk soykırıma maruz kalırken hiç kimse bir şey yapamıyor. Hiçbir güç aşağılık barbarları durduramıyor. Halk yapması gerekeni yapıyor, meydanlara inip kahrolası işgalcileri lanetliyor ama soykırımı durdurmaya güç yetiremiyor.
Bu sebeple bir kez daha ülkeleri yöneten idarecilere seslenmenin gerekliliği ortaya çıkıyor. Onların bir inisiyatif alması gerekiyor. Ey idareciler, ey yöneticiler! Vallahi sorumluluk ve mesuliyet altındasınız, bunun için elinizden ne geliyorsa yapmalısınız. İşgal rejimini durdurmak için tüm imkânlarınızı seferber etmelisiniz.
Saldırıların durması, ablukanın kaldırılması, işgalcilerin tamamen geri çekilmesi, siyonistlerin alıkoyduğu Filistinlilerin bırakılması, sınır kapılarının açılması, insani yardımların içeri alınması, Gazze ve Refah’ın imarına başlanması için ne gerekiyorsa yerine getirmelisiniz. Bunu YARIN DEĞİL HEMEN ŞİMDİ yapmalısınız.
Türkiye bu konuda öncülük edebilir, etmelidir de. Saldırılar devam ettiği müddetçe işgal rejimi ile sadece ticari anlamda değil tüm ilişkileri askıya alarak uluslararası bir kamuoyu oluşturmalıdır. VE EN ÖNEMLİSİ DE; soykırım ve insanlığa karşı işlenen suçların soruşturulması adına TBMM’ye yetki verilmesi için bir hazırlık yapmalıdır. Yabancı devletlerin ordularına gönüllü katılıp soykırım ve insanlığa karşı suç işleyenleri vatandaşlıktan düşürmeli ve Türkiye’deki mal varlıklarına el koymalıdır.
Bu konuyla ilgili olarak önümüzdeki günlerde TBMM’de görüşülecek kanun tekliflerine iktidar partisinin milletvekilleri başta olmak üzere insani sorumluluk taşıyan tüm milletvekilleri destek vermelidir. HÜDA PAR tarafından TBMM’ye sunulacak olan bahse konu ettiğimiz kanun teklifi yasalaşırsa, savaş suçlarına bulaşmış kişiler adil bir şekilde adalet önünde yargılanabilecekler. Bu da yerli siyonistlerin Gazze’de devam eden soykırıma verdikleri destekten dolayı yargılanabilmelerinin yolunun açılabilmesi açısından tarihi bir fırsattır, bu fırsatın kaçırılmaması gerekmektedir.