İşgal rejiminin kuruluşundan bu yana Filistinlilere yönelik katliam ve barbarlıklarına, zulüm ve baskılarına, vahşet ve soykırımlarına şahit oluyoruz. 7 Ekim süreci işgalcilerin katliam ve soykırımlarının tavan yaptığı bir süreçtir. Ancak ne var ki samimiyetten yoksun kimi insanlar ve sahtekâr Batı, işgalcileri değil HAMAS'ın askeri kanadı Kassam Tugayları’nın 7 Ekim’de yapmış olduğu operasyonları eleştiriyorlar ve diyorlar ki eğer bu harekât başlatılmasaydı; bugünkü saldırılar olmayacaktı. Bunu söyleyen siyonist severler maalesef ki uzun yıllardan bu yana yapılan katliamları görmezden geliyorlar.
İşgalci siyonistlerin bir amaçları var. Amaçları; kendilerine vaat edildiğini iddia ettikleri Arzı Mevut topraklarına sahip olmak. Gazze'de kahramanca mücadele eden Müslümanların da yani mücahitlerin de bir hedefi var. Onlar da kendi topraklarını işgalcilere vermemek adına üzerlerine düşen bütün mesuliyetleri yerine getirme gayretinde oluyorlar. Yıllardır bu uğurda bedeller ödüyorlar, mücadelelerini bu mülahaza ile sürdürüyorlar. Onların ortaya koyduğu bu kahramanca mücadele sadece Filistin için yapılan bir mücadele değildir, hepimiz için, tüm Müslümanlar için ve dahi tüm insanlık ailesi için yapılan bir mücadeledir.
Onların ortaya koyduğu mücadele aslında hak ve batıl mücadelesidir. Bir tarafta aydınlığın askerleri, diğer tarafta karanlığın askerleri. Bir tarafta insanlığın daha iyi bir seviyeye gelmesi için mücadele eden aziz insanlar, diğer tarafta tüm egemen güçlerin desteğini alan vahşi haydutlar. Bir tarafta emperyalist devletlerin gücü ve imkânlarla savaşı yürütenler, diğer tarafta sadece kendi imkânlarıyla mücadeleyi ortaya koyan ve her türlü bedeli ödemeyi göze almışlar.
Böylesi bir savaşta elbette herkesin safını belli etmesi gerekmektedir. Çünkü iki taraf nettir; bir taraf hakkın mücadelesini veriyor, diğer taraf da küfrün hakka galip gelmesi için çok ahlaksızca ve acımasızca bu savaşı yürütüyor. Elbette duyarlı insanlar ve hassasiyet sahibi Müslümanlar hakkın tarafında olacaklar. Hakkın tarafında olup Müslümanlara tüm imkânlarıyla desteklerini sunacaklar. Çünkü artık bugün safları netleştirme, belirginleştirme zamanıdır. Çünkü bugün mazlumlara sahip çıkma zamanıdır.
Bugün Gazze'de tüm Müslümanların izzeti ve şerefi için mücadele eden mücahitler var. Bu aziz mücahitlere mücadelelerinde hem maddi hem de manevi olarak destek veren Müslümanlar var ve bu Müslümanlar bugün meydanlardadırlar. Allah'ın izniyle bu mücadele devam ettiği müddetçe Müslümanlar da meydanlarda olmaya, üzerlerine düşeni yapmaya ve kardeşlerine sahip çıkmaya devam edecekler.
Bilindiği üzere bu savaşta işgal rejiminin en büyük destekçisi ABD'dir, batılı devletlerdir. Savaş başladıktan sonra ABD ne yaptı? Savaş gemilerini Akdeniz'e gönderdi. Bu girişim, hem Müslümanlara hem de Gazze'de mücadele eden direniş güçlerine bir gözdağıydı aslında. Ama bu, ne Müslümanları ne de mücahitleri korkutmadı, mücadelede zafiyete sebep vermedi.
Müslümanlar meydanda, Gazzeli Mücahitler de cephede kahramanca mücadelelerini sürdürürken vicdan sahibi herkesin de üzerine düşenler var; özellikle de icra makamında olup ülkeleri idare edenler bu mesuliyetlerini yerine getirmeleri gerekiyor. Peki, icra makamında olanlar ne yapmalı? Evet, icra makamında olanlar hemen şimdi somut adımlar atmalıdırlar.
Bugün o somut adımların atılması gereken zamandır. Artık ülkeleri idare eden liderler reel politiği, ülkelerin âlî çıkarını bir kenara bırakarak özellikle Gazze’de soykırıma maruz kalan masum ve mazlumların haklarını savunmak için işgalcilerle olan tüm siyasi, ticari, diplomatik ilişkileri sonlandırmalıdırlar. İsrail’in zulmünü, katliamlarını destekleyen, onlara silah ve lojistik yardımında bulunan ülkelere ültimatom vermelidirler. Ve özelikle de insanlık ailesinin kalbine saplanan zehirli bir hançer olan işgal rejimi israil’i devlet olarak tanımaktan vazgeçmelidirler. Çünkü israil bir devlet değil, bir terör çetesidir.