Siyaset kimilerine göre Müslümanların sürekli uzak kalması gereken bir alan. Onlara göre hayata Müslümanca bakanlar sadece seçim dönemlerinde sandık başlarına gidip oy kullansalar yeterli. Müslümanların yönetimle, iktidarla, toplumu idare etmekle işleri olmaması gerektiğini savunurlar. Bu tezlerinin doğru olmadığının altını kalın çizgilerle çizmekte fayda var.
Çünkü bize göre iktidarda olmaları gereken, toplumu idare etmeleri gereken, milleti temsil etmesi gereken asıl kişiler, hayata Müslümanca bakan, hayatını İslam’a göre düzenleyen ve sürdüren ve de adaleti her şart ve zeminde uygulama düşüncesinde olan adil insanlardır. Bu insanların toplum idaresinde olup milleti temsil etmeleri, toplumun geleceği açısından önem arz etmektedir.
Cumhuriyet rejimini kuranlar türlü oyunlarla başta İslami hassasiyet sahiplerini ve genelde de tüm muhaliflerini susturmaya, toplum yönetimi iddiasından uzak tutmaya çalıştılar. Neden peki? Kendileri Müslümanları yönetsinler diye. Müslümanların düşünsel dünyaları yok mu, elleri sakat mı, gözleri kör mü, dilleri lal mi, akılları çalışmıyor mu? Değil elbet. O halde Müslümanlar neden siyasetten uzak dursunlar, neden toplum yönetimine talip olmasınlar.
Merhum Necmettin Erbakan Hoca, “Siyaseti önemsemeyen Müslümanları, Müslümanları önemsemeyen siyasetçiler yönetir” derken aslında çok önemli bir noktaya temas eder ve Müslüman birey ve yapıların siyasetten uzak kalmaması gerektiğinin altını çizer. Kendilerini sistemin sahipleri görenler yıllarca Müslümanları siyasi alandan uzak tuttular ya da sistemin izin verdiği ölçüde siyaset yapmalarına müsaade ettiler.
İşte bu açıdan yıllardır sistemin değişmesi ya da ıslah edilmesi gerektiğini ısrarla dile getiriyoruz. Sistem bir asırdır sorun doğuruyor, sorun çözmüyor. Sistem Türkiye halklarıyla barışık değildir, kendi kavram ve yaklaşımlarını dayatıyor. İlla benim gibi olacaksın, benim gibi yaşayacaksın, benim gibi düşüneceksin diyor. Şapka kanunuyla herkesi kendilerine benzetmediler mi? Şapka takmadıkları için insanları idam etmediler mi? İşte en bariz örnek İskilipli Atıf Hoca…
İskilipli Atıf Hoca’ya atfedilen suç neydi, 1924 yılında yazmış olduğu “Frenk Mukallitliği” yani “Batı Taklitçiliği” adlı eser değil miydi? Aslında eser yayınlanmadan evvel resmi makamlara sunulmuş, gerekli izinler alınmıştı. Öyle ki Atıf Hoca’yı neşretmiş olduğu bu eserden dolayı tebrik eden, ona övgüler dizen resmi makamlar da olmuştu.
Ne olduysa, cumhuriyetin kurucularının gücü tam anlamıyla ellerine geçirmesiyle birlikte 25 Kasım 1925’te çıkarılan Şapka Kanunu’ndan sonra olmuştu. Atıf Hoca’nın eseri kanuna aykırı bulunduğu için o ve onun gibi düşünen Müslümanlar idama mahkûm edilmişlerdi. Maalesef ki şapka kanunundan dolayı idam edilen, sürgüne gönderilen, ceza yiyen insanların sayısı bugün dahi belli değildir.
O dönemlerde sistemin dayatmalarına karşı çıkan Müslümanlar, Batı toplumuna benzemek istemediklerini dile getirdikleri için zulüm ve haksızlıklara maruz kalıyor ve idam ediliyorlardı. Ancak sistem ve sistemin sahipleri tüm Müslüman halkın topyekûn Batı’ya benzemesi gerektiğini savunuyor ve bunu uygulamak için kanunlar çıkararak her yola başvuruyorlardı.
O dönemlerden bugüne sistem, izin verdiği ölçüde Müslümanlara siyaset yaptırıyor. Böyle olunca da uzun yıllardır Müslüman yapılar siyasi alandan uzak durdular. Ancak ne olursa olsun Müslümanlar zorluklarla karşılaşsalar bile meşru daire içinde siyasetten uzak durmamalı, İslami ölçüler doğrultusunda siyasi çalışmalarını yapmalıdırlar.
Çünkü toplum idaresine en fazla layık olanlar, Müslümanlardır. Bu açıdan, içinde bulunduğumuz konjonktürde İslami esaslar doğrultusunda adaleti ve istikameti hayatın merkezine oturtmuş olan şuurlu ve liyakat sahibi Müslümanların mutlak surette toplumun ve memleketin idaresine ve milletin temsiliyetine talip olmaları gerekmektedir. Eğer bahse konu ettiğimiz özelliklere haiz Müslümanlar memleketin idaresine ve milletin temsiliyetine talip olmazlarsa ve toplumu idare etmek ve yönetmek için bir mücadele ortaya koymazlarsa zaten toplumu idare edecek ve milleti temsil edecek olanlar ya dine ve Müslümanlara karşı olanlar ya dini ve Müslümanlığı istismar edenler ya da dini ve Müslümanlığı siyasete alet edenler olacaklardır.