Yüksek yargı makamı olan Yargıtay’ın internet sitesindeki verilere göre Türkiye’de 123 siyasi parti bulunmaktadır. Türkiye şartlarına ve siyasi ortama göre değerlendirme yaptığımızda, sayının fazla olduğunu ifade edebiliriz.
Sözün burasında, “Bu kadar siyasi partiye gerek var mı?” sorusu akıllara gelmiyor değil! Ancak durumlar bu; Türkiye’de siyasi parti sayısı açısından zenginlik söz konusu.
Aslında siyasi parti sayılarının çokluğu, kaliteyi ve niteliği artırma noktasında bir işlev görmeliydi. Alternatiflerin var olması, siyasi partilerin asıl mesuliyeti olan millete hizmeti artırmalıydı.
Siyasete atılan siyasi partilerin tümü bir amaç doğrultusunda kurulmaktadır. Kimi siyasi parti ideolojik saiklerle kurulurken kimisi de milletin ve memleketin sorunlarını çözme konusunda mesuliyet üstlenmeyi hedefledikleri için kurulmaktadır.
Ancak kurulan tüm siyasi partilerin seçimlere girmek ve seçimlerde başarılı olmak gibi bir önceliği bulunmamaktadır.
Bundan bir iki ay önce Mayıs ayında Yüksek Seçim Kurulu tarafından seçimlere girme yeterliliği bulunan 27 partinin olduğu açıklandı. Yani mevcut 123 siyasi parti arasında seçimlere girme yeterliliğine sahip 27 partinin olduğu kamuoyuna duyuruldu.
Açıklanan bu sayı, “Tüm siyasi partilerin seçimlere girmek ve seçimlerde başarılı olmak gibi bir önceliği bulunmamaktadır” tezimizi doğrulamaktadır.
Siyasi partilerin seçimlere giremeyecek olması, millete ve memlekete hizmet yolundaki asli görevlerini yerine getirmeye engel olmamalıdır.
Hayat anlayışımıza ve meseleleri yorumlama perspektifimize göre siyasi partilerin asıl mesuliyeti, insanı ve adaleti merkeze alan bir yönetim anlayışını esas alarak halka hizmeti artırmak ve sorunların çözümü için var olan engelleri kaldırmak olmalıdır.
Siyasi partiler eğer asli görevlerini yerine getirme noktasında bir irade ortaya koyarlarsa ve hizmeti esas alarak bir strateji belirlerlerse siyaset kurumunda nitelik ve kalite artacaktır.
Bugün çoğu insan, siyasilerin kendi aralarındaki çekişmelerinden dolayı siyaset kurumunun sürekli itibar kaybettiğini dile getirmektedir.
Siyaset kurumunun itibar kaybetmesi ciddi bir sorundur. Bu sorun sanırsam, siyasilerin sürekli kendi çıkarlarını merkeze almalarından kaynaklanmaktadır.
Oysa söz konusu millet ve memleket olduğunda hem siyasiler hem de siyasi partiler kendi bireysel ve partisel çıkar ve menfaatlerini ön plana almamalıdırlar.
Milletin ve memleketin faydasına olacak bir proje ortaya konulduğunda, bir söylem geliştirildiğinde siyaset kurumu bir bütün olarak hep birlikte hareket edebilmelidir.
Ancak maalesef Türkiye’de iktidar ve hem meclis içindeki hem meclis dışındaki muhalefet partilerinin teşkil ettiği siyaset kurumunun birlikte hareket etme kültürü bulunmamaktadır.
Şimdiye dek siyaset kurumunda, iktidar ve muhalefet partilerinin aralarında yaşanan kavga ve tartışmalar çok daha fazla gündem olmuş, konuşulmuştur. Öyle ki artık TBMM çatısı altında yaşanan yumruklu kavgalar, hakaret içerikli tartışmalar normal hale gelmiştir.
Bir tarafta muhalefet partisinin milletvekilleri, diğer tarafta ise iktidar milletvekilleri çok basit bir eleştiride dahi birbirlerine tahammül etmemektedirler. Bu olumsuz durumlar, siyasilerin ve siyasi partilerin millet nezdinde itibar kaybetmesine neden olmaktadır.
Ülkenin ve toplumun geleceğini düşünen milletin beklentisi, siyasilerin ve siyasi partilerin kavga ve gürültüden uzak kalarak ve vatandaşı merkeze alarak aslî ve öncelikli işlerini yapmalarıdır.
Bu anlayışın kısa vadede siyaset kurumunda yer bulması zor bir ihtimal gibi gözükmektedir. Zira çatışmacı siyasi anlayış günden güne daha popüler hale gelmektedir.
Kısa vadede olmasa bile er geç çatışmacı ve ötekileştirici anlayışın ülkeye ve siyaset kurumuna ne kadar zararlar verdiği, ne gibi tahribatlara neden olduğu toplum tarafından anlaşılacaktır.
O güne değin, siyaseti insan ve adalet merkezli yapanlar toplumsal birlikteliğin oluşması, yanlışların düzeltilmesi ve var olan sorunların mutlak anlamda çözülmesi için ilkelerinden taviz vermeden ve doğru bildiklerini dile getirmekten çekinmeden çalışmalarına aralıksız devam etmelidirler.