İman ehli bir Müslüman için günümüzün en büyük tehlikelerinden biri, yozlaşma tehlikesidir. Bu tehlike hem birey olarak hem de toplum olarak karşı karşıya kalınan önemli bir sorundur.
Yozlaşma sorununa veyahut yozlaşma tehlikesine karşı durulabilmesi için evvela yozlaşmanın bizce ne anlama geldiğine bakalım.
Yozlaşma, bir Müslümanın değerlerinden ve hassasiyetlerinden yavaş yavaş uzaklaşmasıdır, özünü oluşturan tavır ve davranışları yitirmesidir.
Bir insan özünü yitirmişse, onu değerli kılan hasletlerden uzaklaşmışsa, daha önce dikkat ettiği hassasiyetlere artık dikkat etmez olmuşsa, o insanın yozlaşma sorunu yaşadığını söyleyebiliriz.
Günümüzde global anlamdaki küresel gelişmelerin etkisiyle birey ve toplum üzerinde büyük bir değişim ve dönüşüm yaşanmaktadır.
Kimileri, bu değişim ve dönüşümlerden çok ciddi manada etkilenmektedir, aynı zamanda bu gelişmelerin toplumsal neticelerinden dolayı savrulmalar yaşamaktadır.
Küreselleşmeyle toplumu etkilemek isteyen global güçler zaten insanların değerlerinden uzaklaşıp savrulmalarını, haktan ayrılıp yanlış yola sapmalarını hedeflemektedirler.
Sözün burasında, küreselleşmenin kaynağını Batı’dan aldığının altını çizmek gerekmektedir. Batı’nın hedefinde inancın ve inançlı insanların olduğu da artık açıkça bilinmektedir.
İnanca ve inançlı insanlara bilhassa da Müslümanlara düşman olan Batı’nın süslü söz ve toplumu etkileyen projelerine kanmak, küreselleşme furyasına alet olmak anlamına gelmektedir.
Bilindiği gibi küreselleşme furyası bireyi, aileyi ve bir bütün olarak da toplumu etkisi altına almaktadır, hatta tehdit etmektedir.
Son dönemlerde olumsuz gelişmelerin çoğalması, ailelerde huzur ve güvenin azalması, maddiyatın maneviyatın önüne geçmesi, toplumun küreselleşmeden ne kadar etkilendiğini ortaya koymaktadır.
Ne acı ki bu gelişmelerden yani son yıllarda artan yozlaşmalardan Müslümanlar da etkilenmektedir. Oysa Müslümanların yozlaşma tehlikesine karşı tedbirli olması gerekirdi. Ancak tedbirlerin, tehlikeyi bertaraf edemediği ortadadır.
Maalesef ki küresel anlamdaki gelişmeler Müslümanları değerlerinden, hassasiyetlerinden, önceliklerinden uzaklaştırdı. Ve yozlaştırdı.
Toplumda “Elhamdülillah Müslümanım” diyen gençler artık rol model olarak bir sporcuyu, bir sanatçıyı ya da bir fenomeni örnek alır oldu.
İslami hassasiyetin en fazla olması gereken aile kurumunda eşler modanın, modernizmin, yeniliklerin kurbanı oldu, eşler huzuru evlerde değil dışarılarda arar oldu.
Maddi, manevi, ahlaki ve kültürel açıdan yeni yetişen nesiller başta olmak üzere tüm toplumu etkisi altına alan dizi ve filmler, Müslüman evlerde her akşam düzenli bir şekilde izlenir oldu.
Artık Müslümanların neyi seveceğine, neyi önceleyeceğine, neyi okuyacağına, neyi izleyeceğine, ne düşüneceğine, ne konuşacağına ifsat ediciler karar vermektedirler.
Sadece seküler çevrelerde değil ne yazık ki dindar çevrelerde de ciddi seviyelere ulaşan yozlaşma, tehlikeli boyutlara ulaşmış bulunmaktadır.
Artarak devam eden yozlaşma tehlikesine karşı duyarlı, hassasiyetlerinden ödün vermemiş, İslami ölçülerle hayatını idame ve ikame eden, dert ve hedefi toplumun ıslahı ve ihyası olan hidayet erlerine ihtiyaç vardır.
Küresel çapta devam eden yozlaştırma faaliyetlerine karşı, yolunu kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalmış olan toplumu sahili selamete ulaştıracak, insanların değerlerine bağlı yetişmesini sağlayacak erdemli bir nesle, özlenen bir gençliğe ihtiyaç vardır.
Küresel tehlikenin farkında olan, yozlaşan toplumun ve dünyevileşen Müslümanların durumunu dert edinen her birey ve her topluluk, insanlık ailesinin yönünü bulması, yeniden özüne dönmesi ve dünyanın kaotik ortamdan kurtulması konusunda inisiyatif alıp bireysel veyahut toplumsal bir seferberlik başlatması gerekmektedir.