Toplumda var olan sorun ve sıkıntılara çare bulmak, yaşanan haksızlık ve adaletsizlikleri ortadan kaldırmak, vatandaşların refah düzeyini yükseltmek, çalışanların haklarını korumak ve benzeri başlıklar, siyasilerin asli görevlerinin başında gelmektedir.

Siyasiler, millete ve memlekete hizmet için vardır. İster yerel ister genel fark etmeksizin siyasilerin asıl görevinin, halka hizmet olduğunu, halkın istek ve ihtiyaçları doğrultusunda bir politika üretmeleri gerektiğini düşünüyorum.

Eğer halkın değişmesini istediği ya da halkın ihtiyacı olan bir konu varsa, siyasilerin, bir bütün olarak da siyaset kurumunun üzerine düşeni yapması gerektiği kanısındayım. Yani hem iktidarın hem de muhalefet partilerinin halkın ihtiyaç ve taleplerinin karşılanması için mesai harcamaları gerekmektedir.

Bunları niçin söylüyorum? Malum iki haftadır Türkiye’de yeni bir anayasa tartışması yaşanmaktadır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dile getirdiği “Yeni bir anayasaya ihtiyaç var” sözleri, toplumda konuya ilişkin var olan umutları canlandırmış ve beklentileri artırmıştır.

Bu konuda, toplumun aydın ve düşünürleri, yazar ve çizerleri, siyasi parti ve sivil toplum örgütlerinin temsilcileri yeni bir anayasanın yapımı konusunda atılacak adımlara destek vereceklerini ifade ettiler.

Cumhur İttifakı’nın ortağı MHP yaptığı açıklamayla Erdoğan’ın yeni anayasa görüşüne destek verdi. Millet İttifakı’ndaki partilerin de yeni bir anayasa metni üzerinde çalıştıkları zaten konuşuluyordu. HÜDA PAR, Yeniden Refah gibi siyasi partiler de yeni anayasa konusunda görüşlerini kamuoyuyla paylaştılar.

Öyle görülüyor ki toplumun bütünü mevcut 1982 Anayasası’ndan kurtulmak istiyor. Şu anda yürürlükte olan Anayasa 80 darbesinin ardından yazılmış bir anayasadır. Yani darbecilerin, hak gaspı yapanların, ideoloji dayatanların, zulüm ve haksızlıkta sınır tanımayanların, insanları düşünce ve fikirlerinden dolayı ötekileştirip cezalandıranların yazmış olduğu anayasadır.

Yıllar içinde yamalar yapıldı, çok sayıda yasalar değişti, bazı maddelere ekleme ve çıkarmalar oldu. Ancak asla toplumun beklentilerini ve ihtiyaçlarını karşılayacak bir metin haline gelmedi.

Daha öncelerde de yeni anayasa için metinler yazıldı, çalışmalar yapıldı, komisyonların kurulması konuşuldu. Ama her seferinde bazı gelişmelerden dolayı yazılan metinler, ortaya konulan dosyalar rafa kaldırıldı.

Bugün durum farklı. Gündeme getiren, ülke için yeni bir anayasa yazılması gerektiğini ifade eden ülkenin başında bulunan Cumhurbaşkanı. O yüzden şuanda toplumda beklentiler üst seviyededir.

Bilindiği üzere hemen hemen toplumun her kesiminin mevcut Anayasa’dan şikâyeti var; içlerine sindiremedikleri maddeler içerdiğini düşünmektedirler. Aynı zamanda yeni anayasanın yapımı ve metnin yazılması konusunda sözlerinin olduğunu dile getirmektedirler.

Bu şu anlama geliyor; yeni anayasa yapımı için siyaset kurumunda ve toplumda bir uzlaşı söz konusu olabilir. Çoğu konuda karşıt olan erkler yeni sivil bir anayasanın yapımı konusunda bir araya gelebilir, güç birliği oluşturabilir, hep birlikte ülkenin ihtiyacı olan ve milletin de beklentisi olan bir anayasa yapabilirler.

Halk, insanı ve adaleti önceleyen, temel hak ve hürriyetleri merkeze alan, toplumun inanç değerlerine uygun olan, hiçbir ideoloji dayatmayan yerli ve sivil bir anayasanın yapılmasını beklemektedir. Bunu da yapacak olan siyaset kurumudur.

Siyaset kurumunun, dünya bakışımıza ve değerlerimize uygun yeni anayasa konusunda uzlaşması, ülkenin en büyük ihtiyacının ve milletin beklentisinin karşılanması anlamına gelecektir.

Bu, siyaset kurumu için tarihi bir sorumluluktur aynı zamanda tarihi bir fırsattır. Sorumluluğun yerine getirilerek söz konusu tarihi fırsatın elden kaçırılmaması, bizlerin de en büyük temennisi ve isteğidir.