2011 Mart’ında başlayan ve hala sona ermemiş olan Suriye iç savaşı ümmetin çetin bir imtihanı oldu.

Savaştan dolayı nice mazlum insan hayatını kaybetti. Milyonlarcası yerlerinden göç etmek zorunda kaldı.

Emperyalist güçler, savaş ve çatışma ortamından nemalanarak Suriye’nin yer altı ve yer üstü zenginliklerini elde etmek adına planlar yaptı.

Emperyalistlerin amacı sadece zenginlikleri sömürmek değildi, aynı zamanda İslam ümmetinin içerisine tefrika sokmak, küçük ihtilafları körükleyerek Müslümanları birbirleriyle çatıştırmak ve birbirlerine düşman etmek de vardı.

Emperyalistlerin hedeflerine ulaşmasına aracılık edenlerin sayısı çok olduğu için maalesef ki istedikleri yerine gelmiş oldu.

Bugünden geriye dönüp baktığımızda Suriye meselesinden dolayı zarar gören, canları yanan, kanları akıtılan, memleketlerinden çıkarılan, göçmen durumuna düşürülenlerin hepsinin mazlum ve mustazaf insanlar olduğunu görürüz.

Ne ABD ne Rusya ne de başka bir ülkenin halkları bu sıkıntıları çekmedi. Olan Suriye halkına oldu.

Savaştan dolayı ülkelerinden çıkmak zorunda kalan milyonlarca Suriyeli Türkiye’ye sığındı.

Son araştırmalara göre şu anda Türkiye’de bulunan Suriyeli göçmen sayısı  5 milyona ulaştı.

Türkiye Suriyeli göçmenler konusunda sürekli Avrupa’nın da inisiyatif alması gerektiğini dile getirdi.

Ancak Avrupa bu konuya duyarsız kaldı, sorumluluk duygusuyla hareket etmedi. Ve dahi göçmenler konusunda verdiği sözleri tutmadı.

İdlib’te yaşanan son gelişmelerle birlikte Türkiye göçmenlerin Avrupa’ya gitmesi için izin verdiğini, ülkeden çıkmak isteyen göçmenlere karışılmayacağını ve sınır kapılarını açtığını duyurdu.

Bu gelişme neticesinde on binlerce göçmen Avrupa’ya geçmek için komşu ülke Yunanistan’ın kapılarına dayandı.

Ne yazık ki Yunanistan, kapısına gelmiş göçmenlere insanlık dışı muamelelerde bulunarak onlara her türlü baskıyı uyguladı.

Yunan güvenlik güçleri barbarca davranarak bazı göçmenleri silahla yaraladı. Hatta müdahaleler sonucunda ölümlü vakalar da gerçekleşti.

Yunanistan hükümetinin, bu insani ve vicdani ahlaktan yoksun davranışı kabul edilemez. Bu tavır, insan hakları evrensel anlaşmalarına aykırıdır.

Yunanistan’ın sığınmacılara yönelik uyguladığı şiddet ve baskı, Avrupa’nın çıkara dayalı ikiyüzlü politikasını gözler önüne sermektedir.

Avrupa’nın insan hakları ile ilgili sürekli dile getirdiği ifadelerin, son gelişmelerle birlikte bir kez daha yalnızca söylemden ibaret olduğu ortaya koymaktadır.

Yunanistan’ın bu insanlığa ve ahlaka sığmayan ve insanlık suçuna sebep olan politikasına karşı Batı ülkelerinin ciddi bir tepki vermemesi manidardır. Bazı liderler ise çok cılız tepkiler vermiştir.

Yunanistan’ın fiziksel şiddetine verilen tepkilerin çok cılız olması, tepkiyi verenlerin samimiyetsizliklerinin yansıması olarak okunmalıdır.

Yunanistan’ın göçmenlere yönelik insani ve ahlaki değerlerden uzak uygulamaları, Türkiye’nin göçmenler konusundaki sorumluluklarını daha da fazlalaştırmaktadır.

Türkiye, yerlerinden, memleketlerinden çıkmak zorunda kalan göçmenleri Yunanistan’ın, Avrupa’nın insafına terk etmemelidir.

Göçmenler konusunda bugüne kadar Türkiye üzerine düşeni yapmıştır. Bundan sonrası için de üzerine düşeni yapmaya devam etmelidir.

Bunun için de kalıcı çözümlerin üzerinde çalışılmalıdır. Türkiye, göçmen sorununun tam manasıyla ve kalıcı bir şekilde çözülmesi için AB ve BM başta olmak üzere uluslararası teşkilatları harekete geçirme konusunda bir sorumluluk üstlenmelidir.