Allah`ın adıyla…

Hamd, zalimlerin işledikleri zulümlerin hesabını gözlerin dışa fırlayacağı zorlu güne erteleyen Cenabı Allah`a olsun. Salât ve selam, herkesin kendi derdine düşeceği zorlu günde “ümmetim, ümmetim” diyecek olan gönüllerin sevgilisi Hazreti Muhammed (s.a.v)`e, temiz ailesine, kıymetli ashabına ve kıyamete kadar nurlu yolundan gideceklerin üzerine olsun.

“Sana, ne zaman kopacak diye kıyamet vaktini soruyorlar. De ki; onun bilgisi yalnızca Rabbimin katındadır. Onu tam vaktinde koparacak olan O`ndan başkası değildir. Onun ağırlığına göklerde ve yerde dayanacak bir kimse yoktur. O size ansızın gelecektir. Sanki sen onu çok iyi biliyormuşsun gibi sana soruyorlar. De ki, onun bilgisi Allah katındadır. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler.” [1]

“Yer o şiddetli sarsıntıyla sarsıldığı, yeryüzü bütün ağırlığını dışarı attığı ve insan: `Buna ne oluyor?` dediği zaman; o gün yer, Rabbinin ona vahyetmesiyle haberlerini anlatacaktır. O gün insanlar amellerinin kendilerine gösterilmesi için bölük bölük kabirlerinden çıkacaklardır. Artık kim zerre ağırlığınca bir hayır işlemişse onun mükâfatını; kim de zerre ağırlığınca bir kötülük işlemişse cezasını görecektir.” [2]

Farkında olmasak ta, yaklaşarak gelmektedir o büyük gün... İster genç olalım, ister yaşlı! Her geçen saat bizleri o dehşetli güne biraz daha yaklaştırmakta... Bizi de, yaptıklarımızı da yaratan Cenabı Allah`ın huzuruna çıkacağımız ve bütün insanların oraya toplanacağı büyük meydan bizleri beklemekte...

Dünyada yaptıklarımızın şerefli melekler tarafından kayıt altına alındığı ve hepsinin hesabını tek tek vermeye başlayacağımız o dehşetli gün... Zalimler, müstekbirler, mürtetler, müşrikler, inkârcılar, Resulullah`tan başka liderlerin peşinden gidenler... Kısacası İslam düşmanları için korku ve elem verici bir gün...

Geleceğe yönelik planların bir anlamının kalmayacağı; ümitle beklenilen olguların olmayacağı; isteklerin, arzuların, şehvetlerin, düşmanlıkların vs. sona ereceği; dünyadaki aldatıcı güzelliklerin, zenginliklerin, zevklerin geride kalacağı; elmas değerindeki zamanı çalan meşguliyetlerin biteceği bir gün... Kıyamet günü!

Cenabı Allah`ın azameti karşısında aciz ve güçsüz olan bizler; o büyük ve dehşetli günün gelmemesi için zamana karşı koyamıyoruz değil mi? Biliyoruz ki, her şey zamana bağlı ve zaman durmadan geçiyor. Zamanı durdurmak bizler için imkânsız! Yine de kıyamet saatinin yaklaşmasından dolayı şunu demek istiyoruz; “Ne olursun, dur ey zaman!” Ama imkânsız olduğunu bildiğimiz için diyemiyoruz, zira desek bile bir fayda vermeyeceğini biliyoruz.

Geçmişe baktığımızda koca bir ömrü geride bıraktığımızı hatırlıyor; “Bunca zamanı nasıl geçirdim?” diye kendimizi sorguluyoruz. Zamanımızı neler ile geçirdiğimiz ise ayrı bir muamma! Sadece aklımıza gelen; hesapsız bir şekilde tüketilen zaman... Oysa zamanımızı nelerle ve nasıl geçirdiğimizi bilmemiz gerekmez mi?

Elbette bilmemiz gerekir. Bunun yanında -asıl amacımız doğrultusunda- Allah`a vereceğimiz bir hesabımızın da olması gerekir. Yaşadığımız zaman süresince neler yaptığımızı; günah ve kötülüklerden ne derece sakındığımızı, dilimize ve dinimize ne kadar sahip çıktığımızı, hangi ideolojiyi benimsediğimizi, kimler ile dost olduğumuzu, önder ve lider olarak kimlerin peşinden gittiğimizi vs. bilmemiz gerekir.

Bunları biliyor ve Allah`ın bizden razı olacağı şekilde cevap verebiliyorsak, kıyamet saatinin yaklaşıyor olması bizleri endişeye sevk etmeyecektir, etmemelidir. Ama! Eğer ki yaratıcımızı razı edecek şekilde vereceğimiz cevaplarımız yok ise, kıyamet saatinin giderek yaklaşması bizleri korku ve dehşete düşürür. Ki bu da normal bir durumdur.

Fakat bu durumdan kurtulmamız için hala şansımız var. Zira hala yaşıyoruz ve daha kıyamet saati gelmedi. Yapmamız gerekenler belli; işlediğimiz cürümlerden dolayı pişman olup Nasuh-i bir tövbe ile Allah`a dönmek, tövbelerimizi kabul etmesi için Allah`a yalvarmak ve tövbemize sadık kalmak!

Bunları yaptığımız takdirde; kıyamet saatinin yaklaşması bizleri dehşete düşürmeyecek ve bizler, kıyametin yaklaşmasından dolayı zamanın durmasını da aklımıza getirmeyeceğiz.

İmtihan vesilesiyle yaşamımızı sürdürdüğümüz dünyada; Allah Teâlâ`nın emirlerini eksiksiz yerine getiren ve Efendimiz Resulullah (s.a.v)`in sünneti seniyesine uyanlardan olmak dileğiyle...

[1] Araf süresi, 187. Ayet
[2] Zilzal süresi