Aziz İslam için mücadele etmek ve bu uğurda bedel ödemek, Allah’a mutmain bir kalp ile iman etmiş muvahhidlerin hedeflerinin başında gelmektedir. Davaya hizmeti şiar edinmiş muvahhidler, bu uğurda yapılması gerekenleri hakkıyla yerine getirmiş, mücadele sürecinde koşuşturmaktan hiçbir zaman geri durmamış ve duçar kaldıkları bela ve musibetler karşısında yeise düşmemişlerdir.

Bahse konu ettiğimiz muvahhidler arasında en değerli olanlar şehitlerdir. Şehitler, Allah’ın kutlu davası için mücadele ederken İslam düşmanları tarafından öldürülenlerdir. Şehitler, inandıkları dava uğruna dünyevî bütün güzelliklerden vazgeçip en değerli varlıkları olan canlarını feda ederek tarihe yön vermişlerdir.

Rabbimiz Kur’an’da, aziz dava uğruna mücadele ederken öldürülenlerin aslında diri olduğunu ve kendi katında nimete erdirildiklerini buyurmaktadır: “Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın. Bilâkis onlar diridirler; Allah’ın lütuf ve kereminden kendilerine verdikleriyle sevinçli bir halde Rableri yanında rızıklara mazhar olmaktadırlar.” (Ali İmran/169)

Başka bir ayette ise, müminlerin cennet karşılığında mallarının ve canlarının satın alındığı şöyle buyrulmaktadır: “Allah müminlerden, mallarını ve canlarını, kendilerine verilecek cennet karşılığında satın almıştır. Çünkü onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler, ölürler. Bu; Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’an’da Allah üzerine hak bir vaattir. Allah’tan daha çok sözünü yerine getiren kim vardır? O halde O’nunla yapmış olduğunuz bu alışverişinizden dolayı sevinin. İşte bu, büyük bir kazançtır.” (Tevbe / 111)

Peygamberimiz de, zikredeceğimiz ilk hadiste şehadete olan özlemini, ikinci hadiste ise şehitliğin derecesiyle ilgili şöyle buyurmuşlardır: “Ruhumu kudret elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, Allah yolunda savaşıp öldürülmeyi, sonra tekrar dirilip savaşarak tekrar öldürülmeyi, yine dirilip savaşta öldürülmeyi arzu ederim.” “Hiç kimse cennete girdikten sonra bütün dünyaya sahip olsa bile tekrar dünyaya dönmek istemez. Yalnız şehitler erdikleri nimetler sebebiyle dünyaya dönüp şehit olmayı arzu ederler.”

Sahabelerden Hz. Abdullah şehadete olan özlemini, ders dolu şu sözlerle açıklamaktadır. “Yarın savaş olsa, ben de o savaşa katılsam ve kâfirler tarafından şehit edilsem; sonra karnımı yarsalar, ciğerimi çıkarsalar, burnumu ve kulaklarımı kesseler... İnsanların Allah’a hesap verecekleri günde ‘Bunlar niçin sana yapıldı?’ dense, ben de şu cevabı versem; Ya Rabbi, senin rızana kavuşmak için, çünkü senin yolunda şehit edilmem benim için her şeyden daha sevimlidir.”

Zikrettiğimiz ayet ve hadislerden de anlaşılacağı üzere, Allah yolunda mücadele etmek ve bu uğurda şehit edilmek muvahhidler için büyük bir onur ve şereftir. Gerçek manada iman etmiş her mümin bu şerefe nail olmak istemiştir. Duçar kalınan engel ve meşakkatler, bela ve musibetler, Allah yolunda mücadele eden muvahhidleri bu hedefe ulaşma yolunda hiçbir zaman geri bırakmamıştır.

Tarih boyunca bu büyük şerefe ve bu eşsiz nimete nail olan pek çok değerli şahsiyet olmuştur. İsimleri, dilleri, yaşadıkları yerler, mensubu oldukları cemaatler ve etnik kimlikleri farklı olsa da, ortak noktaları Allah yolunda mücadele ederken İslam düşmanları tarafından şehit edilmeleridir.

Rabbimiz, verdikleri söze sadık kalan ve kutlu dava için mücadele ederken şehit edilen azizlerin şehadetlerini mübarek eylesin. Bizleri de şehadetin bereketinden ve özgürlüğe giden yolun ilkleri ve öncüleri olan İslam davasının aziz şehitlerinin şefaatinden mahrum bırakmasın.