Hepimizin malumudur ki Akp, iktidara geldiğinden beri bazı yanlışları düzeltme/değiştirme peşindedir. Bunu yakından takip ediyor, gelişen müspet değişikliklerden dolayı memnun oluyor, gerektiğinde de bu müspet değişikliklere aracı olanları takdir ediyoruz.
Daha önceki bazı yazılarımızda, Akp`nin öncülük ettiği müspet gelişmelerden birkaçını yazmış, yapılan bu değişikliklerden dolayı kendilerini takdir etmiştik.
Bu yazımızda ise konunun önemi ve ehemmiyeti dolaysıyla, Akp`nin üzerinde belki de en fazla çalışma ve görüşme yaptığı konu olan Kürt sorununda, izlediği politikaların yanlışlığından söz edeceğiz.
Akp iktidara geldiğinden beridir çözülemez denilen birçok sorunu çözdü de, neden Kürt sorununda yeteri kadar başarı elde edemedi ve deyim yerindeyse neden bir arpa boyu yol bile almadı?
Her fırsatta Başbakan Erdoğan başta olmak üzere, diğer Akp`liler Kürt sorununda izleyecekleri politikanın bundan böyle değişeceğini ve bu sefer ki politikalarının başarı getireceğini dile getiriyorlardı.
2009`da “Demokratik Açılım” denildi; günlerce, haftalarca, hatta aylarca bu açılım konuşuldu, tartışıldı, eleştirildi. Açılımdan bir sonuç ya da bir başarı elde edildi mi? Koskoca bir hayır!
Aslında Akp`nin demokratik açılım ile hedeflediği amacı; Kürt sorununa, terör sorununa ve Kürtlerin diğer sorunlarına çözüm bulmaktı. Seçilmişleri de, şiddet ve terörden ayırmaktı, kimi yazarların dediği gibi Pkk`yı meşrulaştırmak değildi. Ancak, yapılan yanlışlardan ötürü istenilen başarı elde edilmedi.
Kanaatimce, Akp`nin açılım sürecinde ve daha sonraki diğer süreçlerde izlediği politikaların en önemli üç yanlışından birincisi; terör/Pkk sorununu ve Kürt sorununu birbirinden ayrı görmemesi ve değerlendirmemesi, ikincisi; muhatap olarak sadece Pkk destekli Bdp`li siyasetçileri görmesi, üçüncü yanlışlığı da; Kürdistan bölgesinde büyük bir halk desteğine sahip İslami camiayı görmezden gelmesi/hesaba katmaması…
Akp`nin Kürt sorununun çözümünde yaptığı bu yanlışlar, İslami camia açısından izlediği ön yargılı politikalar açılım sürecinde de sonraki süreçlerde de başarının gelmesine engel oldu. Bu yanlışları kısaca değerlendirecek olursak;
Pkk sorununu ve Kürt sorununu ayrı görmemesi ve değerlendirmemesi: Şu bir gerçek ki, Pkk sorunu ayrı, Kürt sorunu ayrıdır. Kürt sorunu cumhuriyetin ilanından önce başlayıp hala devam etmektedir. Pkk sorunu ise, Pkk`nın ilk silahlı eylem tarihi olan 15.08.1984 tarihinden başlayıp halen devam etmektedir. Pkk mensupları ve sempatizanları Kürtler olabilir, Kürtlerin bazı kesimleri Pkk için mücadele etmiş ve halende ediyor olabilirler. Mücadeleleri Pkk`nın emelleri içindir, bütün Kürtlerin emelleri, istekleri ve haklarının verilmesi için değildir. Zira Kürtler sadece Pkk mensupları ve sempatizanlarından oluşmuyor.
Unutulmamalıdır ki, Kürt sorunu ve Pkk sorunu tek bir stratejiyle çözülmeye çalışılırsa -ki Akp`nin yaptığı budur- ne Kürt sorunu ne de Pkk sorunu çözülmez, kanayan yara olarak karşımızda durmaya devam eder. Ve hem Kürt sorunu sebebiyle, hem Pkk sorunu sebebiyle de analar gözyaşı döker, anaların döktüğü gözyaşları da yürekleri derinden kanatmaya devam eder.
Muhatap olarak sadece Pkk`nın siyasi temsilcilerini görmesi ve görüşme yapması: Kürt sorunu her gündeme geldiğinde” temsiliyet sorunu” da ortaya çıkmıştır. Çoğu zaman bütün Kürtlerin temsilcisinin sanki Pkk ve siyasi temsilcileri olduğu yanlışı Akp tarafından yapılmıştır, demokratik açılımdan buyana halende yapılıyor.
Devlet şahsında Akp`li yöneticiler, Kürt sorununun çözümünde her kesimin dinleneceğini ifade ede durdular. Demokratik açılım sürecinde bu çok fazla dillendirilmese de sonraki süreçlerde, yapılan yanlışların farkına varılmış olmalı ki, farklı zamanlarda ve farklı medya guruplarına demeçler verdiler, her fırsatta bu konuyu dile getirdiler.
Hatta Kürt sorununun çözümü için söyleyecek sözü olan her kişiyi fert bazında, her oluşumu da o oluşumu temsilen dinleyeceklerini, bu konuda söyleyecek sözü bulunanların mutlaka girişimlerde bulunmasını istediler. Bu sözleri söylerken samimi olmaları bekleniyordu, samimi olacakları düşünülüyordu. Gelişen olaylar gösterdi ki, aynı yanlışlar süslü kelimelerle üstü örtülerek yapılıyor.
Demokratik açılımdan tutun da, Kürt açılımı, Pkk açılımı, Habur süreci, Oslo görüşmeleri, Öcalan`ın muhatap alınması söylemleri, terörle mücadele siyasetle müzakere vurguları ve son olarak da Leyla Zana açılımı gösterdi ki; Akp`nin Kürt sorununun çözümünde izlediği politikaların, açıkladığı stratejilerin ve planladığı açılımların tümünde, Pkk ve Pkk`nın siyasi destekçileri muhatap alınmıştır.
Bölgede büyük bir halk tabanına ve desteğine sahip İslami camiayı görmezden gelmesi, çözüm önerilerini hesaba katmaması: Sanırım bütün Kürtlerin -özellikle de dindar Kürtlerin- temsilcilerinin Pkk ya da siyasi temsilci ve destekçileri olmadığı gerçeği bizlerin malumu olduğu gibi Akp`lilerin de malumudur. Bu gerçek Akp`lilerin gözünden kaçmış olamaz. Ki öyle bir şeyin olabileceğine ihtimal bile vermiyoruz. Yani devlet de, Akp`de ve diğer parti ve hareketlerde, bütün Kürtlerin temsilcilerinin Pkk, Bdp olmadığının apaçık farkındadırlar.
Pkk ya da Bdp, bazı Kürtlerin desteğini almış olabilir. Bir kısım Kürtler için mücadele etmiş ve ediyor olabilir. Mücadeleleri esnasında bedel ödemiş ve halen de ödüyor olabilir. (Bu gerçekleri saklamıyor ve inkâr etmiyoruz, gerektiğinde de bunu yazmaktan ve dillendirmekten çekinmiyoruz. Her ne kadar bu ince detaylara, Pkk/Bdp`lilerce hiçbir şekilde dikkat edilmiyorsa da, İslami kimliğimiz gereği bizler dikkat ediyoruz.) Verilen bu bedeller, Bdp ya da Pkk`yı devlet nezdinde Kürtlerin yegâne temsilcisi yapmaz, yapmamalıdır. Ayrıca da devletin bölgedeki diğer güçlerin öneri ve fikirlerine başvurmayı engellemez, engellememelidir.
Bölgede geniş bir halk tabanına sahip İslami camianın Kürt sorunundaki fikir ve görüşlerine başvurulmadan ve İslami camianın çözüm önerileri hesaba katılmadan yapılacak herhangi bir açılım, düzenlenecek plan ve projelerin hiçbiri mutlak bir çözüm getirmeyecektir. Nasıl ki, bugüne kadar yapılan açılımlar, görüşmeler, planlar hiçbir çözüm getirmediyse, bundan sonra da Kürt sorunu çözümü için İslami camia hesaba katılmadan yapılacak açılımlar, atılacak adımlar, izlenecek stratejiler hiçbir çözüm getirmeyecektir.
Dolaysıyla, devlet şahsında Akp Kürt sorununa kalıcı ve mutlak bir çözüm istiyorsa yaptığı ve halen yapmaya devam ettiği yanlış politikalarından vazgeçmelidir. Pkk sorununu ve Kürt sorununun birbirinden ayrı görmeli ve değerlendirmelidir. Sorunun çözümünde muhatap olarak sadece Pkk ve siyasi temsilci ve destekçilerini görmemeli ve sadece onların temsilcileriyle görüşmeler yapmamalıdır. Kürdistan bölgesinde yıllardan beridir İslami mücadele yürüten ve şimdilerde siyasi platformlarda yer edinmeye çalışan İslami camianın, görüş ve fikirlerini ve de çözüm önerilerini görmezden gelmemeli, sorunun çözümü için yapacağı görüşme ve istişarelerde, İslami camianın varlığını ve halktan aldığı desteği hesaba katmalıdır.
(Muhammet Şerif) - doğruhaber