Türkiye`de yargıya olan güven gün geçtikçe azalıyor. Yargıya olan güven bir dönem yüzde 70`lerde idi, şimdilerde ise yüzde 30`ların altına düşmüş durumda. Vatandaşlar, mahkemelerin bağımsız bir şekilde karar vermediğini düşünüyor. Bu konuda haksız değiller. Son dönemlerde yaşanan gelişmeler, yargının kimi zaman bir güç olarak kullanıldığı, kimi zaman da bazılarının istek ve çıkarına göre işletildiğini gösteriyor.
Oysa her zaman ve her şartta yargının tarafsız ve bağımsız olması gerekmiyor mu? Yargının esas alması gereken hususun adalet olması gerekmiyor mu? Birileri istedi diye bu ilkelerden asla taviz verilemez, verilmemelidir. Ne yazık Türkiye`de yargı mekanizmasında adalet esas alınmadığından olsa gerek ilkelerden taviz verilebiliyor. Yargı bazen tarafsızlığını, bazen de bağımsızlığını yitirebiliyor.
Buna, papaz Brunson`un serbest bırakılması meselesini örnek verebiliriz. Bundan kısa bir süre önceye kadar da Brunson ajanlık, provokatörlük, terör örgütlerine yardım ve yataklık, 15 Temmuz darbe girişiminde rol almak, misyonerlik faaliyetleri yapmak gibi suçlamalarla suçlanıyordu. Sayın Erdoğan başta olmak üzere birçok yetkili Brunson`a yönelik çok ciddi suçlamalarda bulunuyordu.
Hatta Sayın Erdoğan, ABD`nin Türkiye`ye karşı takındığı iade etmeme tavrına yönelik sert eleştirilerde bulunarak görevde olduğu müddetçe hiçbir suçluyu ABD`ye iade etmeyeceğini açıklamış, Trump`ın “Brunson serbest bırakılmazsa yaptırımlar devam eder” çıkışına da “Bu fakir bu görevde olduğu müddetçe o teröristi alamazsın” cevabını vermişti.
Bu ve benzeri suçlamaların yapıldığı bir ay önceki döneme baktığımızda Brunson`un serbest bırakılma ihtimalinin mümkün olmadığı görülüyor ve Türkiye`nin bu konuda geri adım atmayacağı bekleniyordu. Ancak gelişmeler çok hızlı cereyan etmiş olmalı ki, Türkiye ajanlıkla suçladığı Brunson`u serbest bıraktı. Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan`ın ifadesiyle yargımız bağımsız! olduğunu, adaletle hükmettiğini tüm dünyaya bir kez daha göstermiş oldu.
Evet, bizler yargısı bağımsız olan, hukuk sisteminde adaleti esas alan bir ülkeyiz. Herkes, bağımsız bir yargıya sahip olduğumuzu bir kez daha gördü. Bizler bu sefer de sömürgeci ABD`ye karşı geri adım atmadık, yaptırımlarına boyun eğmedik. Ekonomik Kurtuluş Savaşı verdiğimiz bir dönemde olmamıza rağmen, bizden taviz vermemizi isteyenlerin teklifini kabul etmedik.
Aslında Brunson meselesi büyütülecek bir mesele değil, biz bu konuda da kararlı dik duruşumuzdan ödün vermedik ama papazı verdik. Çünkü öyle gerekiyordu. Bu ülkemizin âli çıkarları ve geleceği için gerekliydi. Zaten yargımız kararını verdi; rahip Brunson`a 3 yıl 1 ay 15 gün ceza verdi. Evet, 3 yıl 1 ay 15 gün az bir ceza değil. Bakın Sayın Trump bizlere bir kez daha teşekkür etti, müthiş ilişkiler kuracaklarını söyledi. Brunson`u tutmaya devam etseydik bu açıklamalar yapılır mıydı, tabii ki yapılmazdı. Biz ne yaptıysak ülkemiz için yaptık.
Bundan sonra yine eskiden olduğu gibi ABD ile stratejik ortaklığımıza devam edeceğiz. Biliyorsunuz, müttefikler arasında bazen sorunlar olabiliyor. Bizler arasında da sorunlar oldu ancak bu sorunlar çözülebilecek sorunlardır. Müttefikimiz ABD ile görüşüp sorunlarımızı çözecek, birlikte yol almaya ve işbirliğimizi sürdürmeye devam edeceğiz.
Evet, italik yaptığım satırlar eminim ki çoğu okuyucumuzun hoşuna gitmemiştir ancak ne yazık son tahlilde ülkemiz Türkiye`nin durumu bu. Brunson ile ilgili aylardır ABD`yle süren gerilim, böyle bir kahramanlık! öyküsüyle son bulmuş oldu. Geriye, değişen dengeler, yapılan zamlar, yükselen enflasyon, fakirleşen toplum ve gerilimin bıraktığı ağır fatura kaldı. Ceremesini çekmek, bu sefer de yine gariban vatandaşa kaldı.