Ey şehid ve ey şehadet!
Sen bir muştusun… Karanlık dehlizleri
aydınlatan bir meşale… Gaflete dalan, uyuşan zihinleri uyandıran, Bir davetsin… Zulme ve
Hakka şehadet eden bir tanıksın. Bu mektepten nice dava erleri gelip geçti. İlk insandan, günümüze ve dünya yaşamı var olana dek…
Bukervan ilelebet sürecek de sürecek.
Dava erlerince şubat ayı, şehadet ayı olarak mücessem olmuş adeta. Zira İslam coğrafyasının farklı
farklı mekânlarından;
Hasan el Benna`dan İskilipli Atıf Hoca`ya,
MetinYüksel`den Malcom X`e,
Abbas Musavi`den Zelimhan Yanderbiyev`e,
Molla Zeki Atak`tan Gıyaseddin Barlak`a kadar pek çok sembol isim bu ayda(şubat ayı) şehadete intikal etmişlerdir.
Tüm İslam şehitlerine selam olsun, Rabbimiz onların şefaatinden mahrum etmesin
bizleri… Gerek Siyonist çete tarafından, gerek emperyalist güçlerin kuklalarınca ve gerekse PKK örgütü tarafından olsun; netice de İslam düşmanları tarafından şehadet şerbetini kana kana içen talihli neferlerdir onlar.
İslam davasının yiğit, korkusuz neferleridir onlar. Çorak topraklara rahmet yağmurlarıdırlar…
Geçenlerde siyonist çete tarafından bir şehit daha şubat şehitleri kervanına dâhil oldu. Ahmet Nasır Cerrar…
Gencecik bir civanmert, nur cemalli bir sima… sempatik ve bir o kadar da tâhir olduğu anlaşılan bir sima…
Sizce de şehitlerin farklı bir halleri yok mudur?.. Filistinli aileler zaten en az birer çocuğunu zekât olarak direniş teşkilatına asker olarak gönüllü veriyorlar.
Bu yüzden belki de şehidi olmayan aile yok gibidir. Açıkça söylemek gerekirse şehitlik ve şehadet Filistin için yaşamın ta kendisidir. Yaşamın olmazsa olmazlarındandır.
Siyonist çetenin çözemediği iksir de bu değil midir? Merhum M. Akif İnan ‘`Madem ölüm tek bir defa gelecek, o da neden Allah için olmasın…`` dizelerinde dile getirdiği gibi şehadet ve şehitlik bir ayrıcalık değil midir? Bir aile, düşünün(?).. Evin reisi(baba) şehit ve oğluna hediye olarak Kur`an`ı Kerim`i bırakmış… Bir oğul, babasının mücadelesini bıraktığı yerden devam ettiriyor ve Kur`an`la yoldaş, O`nun gölgesinde. Anne Ümmü Süheyb, can ciğerinin(oğlunun) İslam davası uğruna şehadetinden ötürü Allah`a hamd ediyor, ecrini O`ndan istiyor ve teselliyi Allah(c.c)`ya olan zikirde buluyor. ‘Şehîdî ya te pîroz be ey birayé Ahmet Nasır!..` (şehadetin kutlu olsun, ey Ahmet kardeş) Ey Siyonistler! Sizler bizleri öldürmekle yok edemezsiniz. Biz, Biiznillah bir ölürüz bin diriliriz!!! Kirli sahifelerinize(terör listesine) İslam`ın aziz evlatlarını yazmakla caydıramazsınız. Zira siz melun kavmin torunlarısınız. Tüm bu numunelerden Müslümanlar olarak hissemize düşeni almak gerekmez mi? Ebeveynler olarak çocuklarımıza İslam şehitlerinin yaşam öykülerini, şehadetlerini hikmetle anlatmalıyız. Hatta videolarla, sinevizyon görüntüleriyle zihinlerine nakşedilmesi daha etkili olabilir. Zira şahıs biyografileri çocukların, gençlerin dikkatlerini daha da çekmektedir. İslam şehitleri ile ilgili marşlar, ilahiler, şiir dinletilerine yer verilerek zihin dünyalarına göndermeler yapılabilir. Yani gençliğe ‘`şehadet aşkı ve şuuru`` vermek gerekir diye düşünüyorum. Bunu verirken de doğal bir yol izlenmelidir. Hiç unutmam küçükken büyüklerimiz köyümüzün, evimizin çevresinin en kuytu, en izbe yerlerinde şehitlerin yattığını söylerlerdi. Özellikle geceleri o tür yerlerden geçmeye cesaret edemezdik. Kendi kendimize kuruntular yapardık.
Neymiş şehit elinde bir çıra gezermiş… Zihnimizde korkunç bir şehit figürünü yerleştirmişti. Bu tür tabirlerden kaçınmak gerekir. “Kim cihad etmeden ve cihada niyet de etmeden ölürse, nifaktan bir şube üzerine ölmüş olur`` hadisi tayibeyi hayatımıza düstur etmemiz gerekmez mi..?