Bismihi Teala

Ey minik çocuk,

Şafak sökmeye saatler kala, soğuk ve ayazda yola düşmeyeceksin.
Servis aracıyla saatleri bulan geliş-gidişleri gitmeyeceksin. Mahalle mahalle, semt semt dolaşmayacaksın… Trafik taşıtlarının homurtusunu, korna seslerinin oluşturduğu kirliliği işitmeyeceksin. Gün doğmadan evvel soluğu okulda almayacaksın. Mahmur bakışlarla öğretmenim acaba ne anlatıyor demeyeceksin. Gerekli gereksiz ağır çantalar altındı iki büklüm görünmeyeceksin. Karnım zil çalıyor, teneffüs zili ile birlikte… Bir nebze de olsa karşılaşmayacaksın işte. En önemlisi kantinde satılan abur-cubur, ayaküstü türü yiyeceklerle beslenmeyeceksin.

Tozlu sıralar, kirli koridorlar, hijyensiz lavabolar kendi halinde kalakalsın… Gün batımını aşkın saatlerde gece karanlığına kalmayacaksın…

Sıcacık ailende, anneciğinin şefkatli kollarında uyu minik bebeğim… Anneciğinin leziz, mis kokulu gıdalarını doya sıya ye, yavrucak…

Karneni büyük bir heyecanla ailene gösterdiğini hissediyor gibiyim. Karşılığının ne olacağını bilmesen de…Belki sürpriz bir hediye ya da yerilme, kınanma, aşağılanma!.. Karnen ne olursa olsun, senin bir insan olarak varlığın her şeyin üstündedir. Sana iyi dinlenmeler, iyi eğlenceler… Kal sağlıcakla.

20 milyon civarında öğrenci karne denilen belgeyi aldı. Ara karnesini alarak ara tatile girmiş bulunuyor. Her ne kadar elektronik zeminde yani e-okul sisteminde karne bilgilerine erişilse de karne heyecanı her evde yaşanır. Tabii ki karne belgesi öğrenci için büyük önem arz ediyor dolayısıyla ebeveynlerin bu duruma gösterecekleri tavır ve tutum da önemlidir. Yani gösterilecek tepki karneden daha önemli bir yere sahip. Zira yanlış yaklaşılmalardan ötürü canına kasteden, evden kaçan, büyük travmalar yaşayan çocukların, ergenlerin varlığı yaşana(n)bilen hadiselerden sadece bir kaçı. Bu tür vakıaların yaşanmasında acaba bizim hiç mi payı yok!!?

Peki, istenmeyen durumların yaşanmaması için ne yapılmalı? Başka bir deyişle yaklaşım tarzımız ne olmalı?

Öncelikle karnenin genel hatlarıyla çocuğun karakterini, kişiliğini yansıtmadığını kabul etmek gerekir. Karne belgesi, çocuğun bir yıl/dönem boyunca çalışma davranışlarının bir ürünüdür. Bunun için karne sonucunu değerlendirirken bu iki hususu gözden uzak tutulmamalıdır.

İnanın kötü bir karneyle karşılaşıldığında suçlayıcı, aşağılayıcı, kötüleyici tavır hiçbir yarar sağlamayacaktır. Zira bu, yaraya tuz serpmek gibi bir şeydir. Yani çocuğun bundan sonraki başarısına katkı sağlamayacağı gibi, başarısızlığına davetiye çıkaracaktır. Ebeveynin bu olumsuz tutumu zaten suçluluk hisseden, üzülen çocuğunun ruhsal durumunu tahrip edebileceği gibi kendine olan güvenini de minimize ederek daha da kötüleştirecektir.

Peki, eleştiri hiç mi olmayacaktır? Tabi ki değil. Doğru olan mevcut tabloyu çocukla birlikte değerlendirmek. Değerlendirmede öncelikle olumlu yönleri takdir etmek, iyimser olduğumuzu göstermemiz muhatabın güvenini alacaktır. Yani önce bardağın dolu tarafını, sonra boş tarafını görmek gerekir.

Olumsuz resme gelince, sonuca kilitlenmek yerine sebepler irdelenmeli. Hani gayemiz yapıcı olmak ya.

‘`Acaba başarızılığın sebebi ne?``, ‘`Sorunun kaynağı ne?`` gibi sorulara cevap bulmak, eksikleri tespit etmek için birer ipuçlarıdır. Çocuğumuzda başarıyı beklerken de ‘`Acaba anne-baba olarak kendi üzerimize düşeni yaptık mı?`` diye sormamız ve başarısızlığın nedenlerini ortaya koymamız gerekir. Yoksa iğneyi de çuvaldızı da çocuğumuza mı batırmalı?..

Ciddi ciddi soralım kendimize:

- Çocuğumuzun sorunuyla ne kadar ilgilendik?

- Gelişimini takip etmek için okul-öğretmeniyle diyaloğumuz ne sıklıkta?

- Evdeki ders çalışma ortamını ne kadar sağladık?

- Çocuğumuza nitelikli zaman ayırabildik mi?

- Planlı programlı çalışması için ne kadar yardımcı olduk?

Buna benzer ölçütler göz önüne bulundurulduğunda acaba bizim karnemiz nasıl olur?

Kalın sağlıcakla…