Bismi Teâla        

Hatırlıyorum eskiden büyüklerimiz yılın bitmesine haftalar kala duvar takvimlerini alır, bizler de heyecanla mevcut senenin takvim yapraklarının tükenmesini beklerdik. Ki hiç koparılmamış takvimi asabilelim. Bizim için heyecan verici bir şeydi. 2018 yılının takvimini aldınız mı bilmem, biz aldık duvara astık bile. En önemlisi çocuklar için hazırlanmış görsel içerikli takvimi alıp kendi odalarına astık. Zira hakikaten her gün bir takvim yaprağının içindekilerini okumak, okutmak kişiye azımsanmayacak bilgiler verir. Çocuklara zaman kavramını kazandırmak açısından da önemli olduğunu düşünüyorum. Hey gidi günler hey! Babam ‘`hele oğul bu gün takvimde ne yazıyor oku bize`` derdi. Bende yazılanların tercümesini kürtçe/kurmanci olarak söylerdim.

 2018 yılının takvimine göz gezdirirken Necip Fazıl`ın kaleme aldığı şu dizeleri dikkatimi çekti:

Nedir zaman, nedir?/Bir su mu, bir kuş mu?/Nedir zaman, nedir?/İniş mi, yokuş mu?..

“Her gün bir yerden bir yere göçmek ne güzel, bulanmadan dupduru akmak ne hoş” diye başlıyor mesnevide Hz. Mevlana.

“Dün dünde kaldı cancağızım, bugün yeni şeyler söylemek lazım” diyerek devam ediyor. Evet, yeni yıl… Yeni şeyler yapmak…

İster miladi, ister kameri zamanın yegâne sahibi, evirip çeviren Rabbi Zül Celaldir. Kuşkusuz, ecel gizlidir ve arşı alada vakti bellidir. Şu var ki her geçen gün ecelimize bir adım daha yaklaşıyoruz, düşünsek de düşünmesek de…

Hakikat bu iken eceline yaklaşan insan için, sevinmek mi?.., Çılgınca eğlenmek mi?.. Ya da deruni tefekkür mü?.. Hangisi acaba???

 Büyük müfessir Fahrettin Razi, insanın en mühim sermayesi olan zamanı anlatırken bir misal verir. Bağdat sokaklarında dağdan getirdiği kar`ı satan satıcının feryadını duymuştur. Satıcı şöyle bağırmaktadır: ”Sermayesi eriyen bu zavallıya yardım edin”.

Bizim için eriyen kar mı? Ömür mü?...

`Hani Rabbin Âdemoğullarından (yani) onların sırtlarından zürriyetlerini çıkardı ve onları nefislerine şâhit tutarak (bilinçlendirerek): “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” (demişti). Onlar da: Evet (Rabbimizsin) şâhit olduk dediler. (Bu şâhitlik) kıyâmet gününde biz bundan gâfildik dememeniz içindir.`` (A`raf – 172 )

Yani Rabbimiz elestü bi rabbiküm diye sordu ben, sen, o, hepimiz bela dedik... Var mı ötesi. Acaba ayeti kerimenin neresindeyiz?

Ey insan/biz! Yeryüzünde ne varsa kendi lisanlarıyla Allah`ı anıp duruyorken, biz kulluğun neresindeyiz diye kendimizi sorgulamamız gerekmez mi?

Müslüman hayatın her aşamasını kulluk cihetinde düşünür/düşünmek zorundadır. Yeni yıla da bu pencereden bakmak gerekmez mi? Yani geçmişe ilişkin yapmamız gerekip te yapamadıklarımız; yapmamamız gerekirken yaptıklarımız karşısında tövbe-i istiğfar etmek gerekmez mi? Bize belki de alternatif olarak verilen yeni zaman dilimine ilişkin plan ve programımız var mı? Her gecenin akabinde gündüz yaşadığımız gibi… Aslında gece bir çeşit ölüm gündüz yeni bir alternatif değil midir? Ya da dirilmek, yeni güzel şeyler yapmak adına bir ihsan olarak görmek değil mi?

Kısacası sınırlı ve sonlu dünya hayatında sınırsız ve sonsuz mükâfatları kazanabilmenin ve dünya hayatında da muvaffak olmanın yolu, zamanı doğru ve verimli kullanmaktan geçer.

Not: illaki yeni yılın başlangıcı olarak farklı bir şey mi yaşamak istiyorsun? Miladi olarak Ocak ayına denk gelen Mekke`nin Fethi gecesi için tertiplenen programlara iştirak et ve katkıda bulun. Ya da başka hayırlı faaliyetler…

Kalın sağlıcakla… Hayırlı ve bereketli yıllar…