Bismihi Teâla
Malumunuz miladi 2017 yılının son günlerini yaşıyoruz. Bir senelik zaman dilimini saymak için üst üste koyduğumuz 365 sahifelik yaprak demetini tüketmek üzereyiz. Her birimiz yaşamakta olduğu yaş itibariyle tükettiği zamanı dilimini her gün için kopardığı takvim yapraklarını üst üste koyduğunda bilmem kaç kitap eder ya da ansiklopedileri bulacak seriler ortaya çıkmıyor mu? Bu minvalde amel defterimizi de düşünsek; Kiramen Kâtibin`in tuttuklarını…
Örneğin şu an 40 yaşında olan birinin tam 40 sene nefes alıp verdiği ortada. Biraz açacak olursak 480 ay, 14840 gün yaşadığı ortaya çıkar. İşte her yıl-ay, gün- insanın ömür sermayesinin tükendiği realitesi karşısında sergilenen tutum, tavır, önem arz etmiyor mu? Acaba tutumumuz her yeni yıla girmenin vermiş olduğu zevki ölçüsüz şekilde çılgınca eğlenmek mi; tefekküre ilişkin ibadetle mi; yoksa anlamsız, gayesiz görmek şeklinde mi?
Seküler batı âleminin yortusu(bayramı) olarak bilinen yılbaşı ya da Noel kültü, batının olmazsa olmazlarındandır. Batı bundan iki şey murat eder: Kokuşmuş Hristiyanlık inancını gündemde tutmak ve maddeci kültürünü baskın hale getirmek.
Hristiyan dünyası için helal haram mefhumu yoktur. Dolayısıyla metafizik düşünceden yoksun bu zihniyetin müntesiplerince ne kadar yaşam o kadar kâr; ne kadar eğlence, ne kadar zevk… O kadar şans inancı hâkim. Devasa şenlikler, sınır tanımayan eğlenceler, müzikli şölenler… Bir yandan Noel baba(!) efsaneleri… Hristiyan kültürünü yayma amaçlı propagandalarla misyoner çalışmalar… Bir yandan da kendi yaşamlarının birer parçası olan eğlencelerini fütursuzca yaymanın propagandasını vermek. Sizce de amaçları bu değil midir? Ya da bundan vazgeçtiklerini söyleyebilir miyiz? Tabi ki tüm bunları, şeytanın sağdan yanaştığı gibi dini ritüelleri öne sürerek gerçekleştirmek… Neymiş yılbaşı Meryem oğlu Mesih`in doğum yıldönümüymüş. Daha neler neler…
Hedonizm adına sayısız çamların devrilmesi, hindilerin katledilmesi; alkolün ve kumarın tavan yapması, çılgınca eğlencelerin envaı türü melanetler, Rahman`a dokunmuyor mu? Başka deyişle ey gafil Müslüman bunları ne adına yapıyorsun!? Var mı İslam kültüründe bunların her biri..?
Bir yandan da Laik düzen haramı da millîleştirdi. Yani harama kılıf bulmanın marifetini(!) sundu bize: ‘Millî piyango`` .Devlet eliyle vatandaş bilfiil harama, günaha teşvik edilmiyor mu? Dev ekranlarda halkı büyük, orta, küçük ölçekli çekilişlerle kilitlemiyor mu para lobileri?.. Sonuç kumarla parçalanan aileler, beyni uyuşmuş bireyler, aklını yitirmiş talihliler(!)…
Batı sevdası uğruna yıllarca tarihiyle, inancıyla kavgalı nesiller yetişti. Çağdaşlığın ve medeniliğin referansını batının normlarında gören taklitçi zihniyetler umut ediyoruz ki git gide azalacaktır. Özellikle 15 Temmuz darbesiyle birlikte batının ikiyüzlülüğü en azından şimdilik Türkiye halkı tarafından çok şükür ki tanındı. Yani “takke düştü kel göründü” misali bilmeyen, duymayan yok.
Devleti idare edenler, kültür emperyalizminin yontusu olan yılbaşı tatilini ivedilikle kaldırmalı, Millî Piyango(!) idaresi Genel Müdürlüğü`ne ilişkin düzenlemeye gitmeli diye murat ediyoruz.
Müslüman ferdin ve İslam toplumlarının kıstası "Şurası muhakkak ki, haramlar apaçık bellidir, helaller de apaçık bellidir. Bu ikisi arasında (haram veya helal olduğu) şüpheli olanlar vardır. İnsanlardan çoğu bunları bilmez. Bu durumda, kim şüpheli şeylerden kaçınırsa, dinini de, ırzını da tebrie etmiş olur. Kim de şüpheli şeylere düşerse harama düşmüş olur, tıpkı koruluğun etrafında sürüsünü otlatan çoban gibi ki, her an koruluğa düşebilecek durumdadır. Haberiniz olsun, her melikin bir koruluğu vardır, Allah'ın koruluğu da haramlarıdır.`` Resul-i Ekrem`in bu sözü olmalıdır. Zira huzur helal dairesindedir. Haram ve günahlar kişiye bu dünyada ıstırap vermekle birlikte onurunu, şahsiyetini zir-u zeber etmiyor mu?
Kısacası her geçen zaman ömrümüzü tüketen bir fasıladır. Elindeki buzu sermayesi olan adamın elindeki buzun ermesi karşısında duyduğu halet-i ruhiyesi gibi bir anlayışın içerisinde olmak gerekmiyor mu?
Kalın sağlıcakla…