Bismihi Teâla
Maalesef gün geçmiyor ki ekranlarda aile içi ilişkilerde şiddete varan vakıalarla karşılaşılmasın. Çoğu TV kanallarında büyük bir heyecanla haber konusu yapıldığını izlemeyenimiz yok. Flaş haber!!! diye ekranlarda boy boy gösteriliveriliyor… İnternet sitelerinin haber linklerinde belki de en çok okunan haberler köşesinde yer alır.Gerek gazetelerde gerek internet magazin haberlerinde, bir yandan yasak ilişkiler renk renk, süslü püslü gösteriliyor ve bununla saf zihinleri bulandırma amaçlanıyor; bir yandan da bu tür ilişkilerin fiyaskosuyla son bulan akıbetleri görüntülerden kaçmıyor…Yani karşıda yangın var ve bu ateşi ışık sanan zavallı böceğin misali gibi bir şey.
Son zamanlarda modern değerler uğruna hızla arttığına tanık olduğumuz boşanmalar, cinayetler ve tüyler ürpertici hadiseler yaşanmakta. Çiftlerin birbirlerinin canına kıydıkları, eşlerin öz çocuklarını katlettikleri, ya da evlatların babalarını, annelerini öldürdüklerini, sokağa terke koyulduklarını sanırım duymayanımız yok.Gazetemizin geçenlerde manşete taşıdığı gibi Bugünlere Neden Geldik?! Ya da nasıl geldik?
Hani eskiden bu tür hadiseler töre cinayetleri diye başka yöne çekilmeye çalışılırdı. Farklı farklı şeytanlıklarla sulandırılmaya çalışılırdı. Ama günümüzde şiddete dayalı bu tür ilişkilerin git gide arttığını kiminkâr edebilir?
Evlenme- boşanma istatistikleri bize ne söylüyor? Aile kurumu git gide güçleniyor mu yoksa temelleri çatırdamaya mı yüz tutmuş? Çocuk yuvaları, huzur evlerinin sayılarındaki artış köklü çözüm mü?
Gelinen noktada TÜİK verilerine göre evlilik oranı düşmüşse, öte yandan yılda sadece resmi kayıtlarda 130 bine yakın boşanma olmuşsa, bu durum ne ile ifade edilir? Tabi ki bunların her biri ayrıca ele alınması gereken konular olduğu için ayrıntısına girmeyeceğim.
Çiftler boşanıyor, ceremesini çocuk/çocuklar çekiyor. İntikam duygularıyla öz çocuğunun kanına bulaşacak kadar insan vahşileşebiliyor. En son İstanbul Fatih`te babası tarafından katledilen Yiğitcan kurbanlardan sadece bir tanesi ve bunun gibi daha niceleri… ya çocuk yuvalarında şefkatsiz büyüyor ya da sokak, caddelerin kuytu köşelerinde birer esrarkeş, balici, patlamaya hazır bir bomba…
Modern değerler uğruna batıdan ithal yasalar Müslüman toplumlara uyar mı? Modernist sosyal bakış; birey, toplum ve ulusu temel alır. Bunların asaletine inanır. Zira sekülerist bakışla düşünür, doğal olarak yaklaşımı ve uygulamaları bu dünyayla sınırlıdır. İslam`ın sosyal çevreye bakışı ise aile, cemaat ve ümmet eksenlidir.Daha evrensel daha geniş bir yelpazesi vardır. Başka bir deyişle batı bireyi temelalırken, İslam aileyi öncelikli kılar.
Çözüm kadın erkek eşitliği mi? Erkeğin üstünlüğü mü? Yoksa cinsleri haklar ve sorumluluklar ölçüsünde değerlendirmek mi?
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Milli Eğitim ve Diyanet İşleri Başkanlığı`yla eş güdüm içerisinde aile kurumuna ilişkin yasaları tekrar gözden geçirmeli.İslamMedeniyetinin çağlar üstü değerleriyle dizayn etmeli ve etkin bir şekilde uygulamaya sokmalıdır. Yoksa bu gidişatın faturası hepimize çok ağır olacaktır.
Kısaca; Batının bataklığa götüren değerlerininıstıraptan başka bir getirisi olamaz. Kendi kadim değerlerimiz doğrultusunda ilişkilerimizi yeniden inşa etmek zorundayız. Kurtuluşumuz ve gönüllerimize sadra şifa olanda budur.
Kalınsağlıcakla…