Bismi Teâla                                                        

Mübarek ramazan ayının manevi atmosferini teneffüs ettiğimiz günler içerisindeyiz. Allah elçisinin‘`Başı rahmet, ortası mağfiret ve sonu cehennem azabından kurtuluş`` olarak betimlediği ramazan ayının tüm güzelliklerine şahit olmuyor muyuz? Toplumdaki ahenk, intizam, safiyetin… Bilumum hallerini temaşa etmiyor muyuz?

Bu ayın merkezinde otoritesini hissettiren şüphesiz ki ‘`Oruç`` ibadetidir.Oruç ibadetiyle açlık, susuzluk ve diğer kısıtlamalarla nefis kolay eğitilir. Tabii ki nefis her ne kadar mızmızlaşsa da, bahaneler sunsa da onu alt etmek kolay olmaktadır. Çünkü nefsi eğitmek için elverişli bir ortam doğmaktadır. Zira şehvet ve içgüdülerin insan üzerindeki hâkimiyeti, tehlikelerin en büyüğüdür. İşte açlık ve susuzlukla şehevi duyguların zararlı etkileri minimize edilir. Zira Allah elçisinin ‘`Oruç kötülüklere kalkandır`` sözü bunu doğrular nitelikte değil midir?

Yani oruçla öncelikle nefsin yularını elimize alıyor; sonra da rabbimize kulluk etmenin yollarına erişmiş oluyoruz. İnsanı haram ve günahlara sevk eden asıl faktör şehvetin kontrolsüzlüğü değil midir?

  Ramazan mektebinde tutulan orucu sadece yeme, içme ve cinsi arzulardan uzak olarak görmek yeterli midir? ‘`On bir ayın sultanı`` olarak tabir edilen Ramazanı Şerif`in bireye ve topluma olan kazanımları nelerdir?

Her ibadetin başta bireye ve buna bağlı olarak topluma yansıyan pek çok kazanımı vardır. Şüphesiz bu ibadetlerin en belirgin olanlardan biri de oruç ibadetidir. Yoksa hiçbir şeye ihtiyacı olmayan``El Ğani``;her şeyin sahibi ‘`El Varis`` olan yüce yaratıcımızın bizlerin ibadetine ihtiyacı olduğunu düşünebilir miyiz? Asl olan; rabbimizin ibadetlerle bizleri terbiye etmek istemesidir. İlahi kelam kurban hadisesine ilişkin ‘`Onların etleri ve kanları asla Allah`a ulaşmaz, fakat O`na sizin takvanız(Allah`a karşı gelmekten sakınmanız) ulaşır…``(Hac,37) ayeti kerimesi ibadetlerdeki asıl temanın ne olduğu mesajını vermiyor mu?

Şekil ve kalıplardan çok samimiyet, içtenlik gibi edimlerinin zorunluluğu ortaya çıkmıyor mu? Başka bir deyişle kabuğa takılıp kalınmamalı öze inilmelidir. Yoksa bir İslamâliminin deyişiyle‘`lübbü(özü) bulmayan kışırla(kabuk) meşgul olur.`` Yani cevizin içindeki asıl gıdaya erişmez kabuğuyla oyalanıp durur…

Bu mektepten sadece salt bir açlıkla mı yetinmeli yoksa maddi ve manevi sıhhatine mi erişmeli?! Öte yandan Allah resulü kimilerinin orucunu, sahibine sadece aç ve susuzluktan başka bir şey bırakmadığını belirtir. Ve Allah(c.c)`ın onun yemesine içmesine ihtiyacı olmadığını belirtir. Demek ki orucun tüm derinliklerine inilmelidir. Bedenin her uzvuna oruç tutturulmalıdır. Göz harama bakmayacak; her şeye, her olaya ibret nazarıyla bakacaktır. Dil yalan söylemeyecek, gıybet etmeyecek; bunun yerine zikir, tesbihatla iştigal halinde olacaktır. Ayak harama, günaha adım atmayacak; camiye, ilim meclislerine yönelecek…

Bu şekilde ramazan orucu, ruh-beden bütünlüğü içinde yaşamanın keyfiyeti sağlamışolmuyor mu? İbadetlere bakışımız bu olmalıdır.

  İşte bu mektep; orucun salt bir açlıktan ibaret olmadığını, manevi talim ve terbiye olduğunu, insandaki ahlaki değerlerin gelişmesini hedefler.

İnanan birey oruçla nefsinin esiri olmadığını öğrenir. Sair zamanlarda her gün tükettiği nimetlerin kıymetini çoğu zaman derkedemez. Midesini yemekle, içmekle besleyen insan, oruç ayında saatlerce buna sınırlandırma getirir. Bu sınırlandırmayla nefsinin yeme içme arzusuna ket vurur. Bu hal o lezzetli inamların asıl sahibini düşündürür insana. Kişi sahip olduğu mal ve mülkün asıl sahibini tanır…

Oruçla tok acın halini çok yakında ve yaşayarak öğrenir. Sair zamanlarda açlık ve susuzluk tatmamış insanlar fakirin yoksulun halinden bihaber olabilir. Oruç, bu gibi insanları gafletten uyandırır, yoksul insanları hatırlatır onlara…

 

   Oruçla insan sabrı öğrenir zira sabır insanın direncini artırır ve iradesini güçlendirir. Zorluk ve sıkıntılarına karşı tahammülü kolaylaştırır…ve bunun gibi daha nice kazanımlar.

 

Büyük bir şahsi maneviyi bünyesinde barındıran Mübarek Ramazan ayını iftar sonrası saatlerde nefsi coşturan eğlencelerle gölgelemek yakışır mı dersiniz?

 Hayırlı ramazanlar…

 

NOT-TASARIMCIYA

Gazetemizin ''Kadın Aile'' sayfası daha ilgi çekici hale getiremez miyiz acaba?

Örneğin yazı dizileri birbirinin içine girmiş gibi bir tablo oluşturuyor.

Yazı dizilerinin sınırları net bir şekilde ayrılabilir.

Sayfada vurgulanmak istenen ifadeler koyulaştırılabilir.

Metin görsel ilişkisi bütünlük arzetmesi sağlanabilir.

Sanırım haftada 2-3 makale yazılıyor.Bunlar en altta verildiğinden okuyucunun dikkatini çekmiyor diye düşünüyorum.

Bu makaleler daha ilgi çekici bir sütuna taşınabilir.Koyulaştırılmış ifadeler olduğu gibi bırakılsa daha isabetli olur diye düşünüyorum.

Bu makalelerin zaman zaman sözcüklerin heceleri birbirinden kopuk çıkmakta.Buna da bir ayar verilse...Hayırlı ramazanlar.