Bismi Teâla;
Geçen hafta yayınlanan yazıyı takip eden okurlarımız da hatırlayacaklar; kadının batı toplumlarındaki konumunu ve nasıl muhatap alındıklarıyla ile ilgili birkaç hususu paylaşmıştık. Bu yazımızda ise modern çağ kadınının konumuyla ilgili âcizane birkaç hususu paylaşacağız.
Yaşadığımız çağda kaba güç ve kol kuvvetinin yerini zihinsel güç almıştır. Artık asıl etken gücün bilgi olduğu kabul ediliyor. Teknoloji ve şehirleşmenin rağbet gördüğü; çağdaş materyalist anlayışın hüküm sürdüğü modern hayat içerisinde kadın, bir tür ‘`rol karmaşası`` ya da ‘`kimlik bunalımı`` ile karşı karşıyadır. Kapitalizm, ‘`ekonomik özgürlük`` gibi sloganlarla adeta kadının zihnini darmadağınık etmiştir.
Modern Kadının, yaşadığı aile ortamında eşinin tüm ihtiyaçlarına, istek ve arzularına cevap vermek suretiyle ‘`iyi bir eş`` olmak gibi bir fonksiyonu vardır. Çocukların giyim kuşam, beslenme, eğitim, ilgi ve şefkat göstermek suretiyle ‘`İyi bir anne`` olma sorumluluğu vardır. Öte yandan bir tarafta evine çekidüzen veren, temizliğini yapan ve ihtiyaçlarını karşılayan ‘`İyi bir ev hanımı` ` görevi vardır.
Diğer taraftan da eğer çalışıyorsa, işini aksatmadan özenle, gayret ve istekle yürüten "iyi bir üretici" olma sorumluluğunu taşımalıdır. Bütün bunlardan arta kalan vakit diliminde ise – ki zaman kalıyorsa- kendi ihtiyaçlarına bakacak, kendisiyle ilgilenecektir…
Görülüyor ki çağdaş modern kadın, üstlenmiş olduğu ya da kendisine biçilen roller noktasında önemli sorunlarla karşı karşıyadır ve bu sorunlar çoğu kadında kimlik bunalımına yol açabilecek güçlü bir rol karmaşasını gündeme getirmektedir.
Günümüz modern kadını, geçmiştekinin aksine parasal bağımlılıktan büyük ölçüde kurtulmuş olmasına karşılık yeni bir bağımlılık karmaşasına düşmüş durumdadır: Özellikle sanayi devriminden sonra modern kadın ekonomik bağımsızlık arzusunun etkisiyle paranın, lüksün, modanın, kısaca tüketiciliğin esareti altına girmiştir. Modernitenin acımasız çarkları arasında can çekişir hale gelmektedir. Kitle iletişim araçlarının pof poflatılmasıyla çılgınca bir tüketimin, geçici arzularla kendini avutan bir duruma gelmesi içler acısı bir haldir. Netice olarak modanın esiri ve mutsuz bir yaşam…
Para sahibi sermayederler, kadını ‘`özgürleştirme`` adı altında ticari bir unsur olarak görmüştür/ görmekteler. Sormak lazım kadının cinsel obje ve reklam unsuru olarak kullanılması, ataerkil kültürün modern hale gelmesinin bir başka görüntüsü değil midir…? Bu anlayışın müntesipleri kadını, düşünmeden alıkoyan cinsel çekiciliğiyle vitrinize etmiyor mu…?
Çözüm:
Modern kadın;
Ø Yeniden kendi özüne dönmek, varoluşun anlamını gözden geçirmek zorundadır.
Ø Tutum ve davranışlarının getirisini ve götürüsünü el almalı; genel ve geçer kaideler ölçüsünde sorgulamalıdır. Bu bağlamda denge unsuru yakalamalıdır.
Ø Kadını kadın yapan annelik rolünün ne derecede yerine getirildiğinin insaflıca muhasebeni yapmak zorundadır.
Ø Mutluluğu maddiyata bağlamamalıdır. Bir başka ifade ile ne kadar mal ve mülkü olursa, o ölçüde de mutluluğa ulaşabileceği yanılgısına düşmemelidir.
Ø Bağımsızlığı-özgürlüğü; dinî-manevî ve kültürel değerlerden uzaklaşmak tarzında görmemelidir.
Ø Evinin dışında çalışamayan kadının evde kalmakla saygınlık ve haysiyet açısından eşinden daha aşağı olduğu şeklindeki görüşleri asla dikkate almamalı; aşağılık kompleksine düşmemelidir. Evi ve çocukları ile ilgilenen bir anne, dışarıda çalışan birinden daha düşük değerde olmadığının, duruma göre belki de daha yüksek bir değere sahip bulunduğunun bilincinde olmalıdır.
Ø Hangi iş ve meslekte olursa olsun, çalışan kadın, asıl amaç ve hedefini, aile huzurunun teminine yöneltmelidir. Bu anlamda hiçbir zaman evini, eşini ve çocuklarını ihmal etmemelidir. Çünkü yuvasında başarısız ve huzursuz olan kadının, işinde veya mesleğinde başarı ve verim kaydetmesi beklenir mi?
…
Sağlıkça kalınız…