Bismihi Teala.

Mesleki eğitimde tek sıkıntı teveccühün olmaması mı?

Rağbet yoksulluğu ve yorgunluğundan muzdaribiz.

Boşuna dememişler:

“İğneyi evvel kendine batır, sonra çuvaldızı başkasına.”

Doğru evrenseldir.

Birşeyi ıskalıyoruz.

Iskalanan şey ise,

referans alınan her neyse,

onun icabıdır.

Ee tabii ki “Dervişin fikri ne ise zikri de odur.”

Daha özgün anlatımla,

“İnandığın gibi yaşamazsan, yaşadığın gibi inanırsın”

Kelam-ı kibar mütercim olur.

Modernizm-post modernzimle referans alınan,

Laisizm diğer deyişle sekülerizmdir.

İşte asıl sıkıntı da burda ya!

Bilgi teknolojisindeki devasa hız,

Çokluklar dünyasında güvensiz bir toplum doğurdu.

Oysa önceki uygarlık ve medeniyetlerin, İslam medeniyetinin, muhatabı da insandı.

Günümüz uygarlığının da…

Peki değişen ne?

Değişen eğitimde-mesleki eğitimde yitirdiğimiz değer ne?

 “Ahilik kültürü”

Eskiler referans olarak İslam medeniyeti dinamiklerini aldıydı.

Dönütü ise iş sahasında

alan memnun satan memnun..

Ahilik kültürü;

ticari, iktisadi ve hatta ictimai hayatın tüm alanlarını kapsardı.

Bireyi 10 yaşından 20 yaşına değin,

disiplinize ederdi.

Hem zahirde hem de batında donatırdı.

Yani el hırsızlığına, yalana, namussuzluğa vs. kapalı;

bencillikten uzak gerçekçi bireyler yetiştirmeyi ilke edinirdi.

Bugün torpil, kayırma, sömürme, güvensizlik

alıp başını almışsa etik yoksunluğundan değil midir?

Milli Eğitim, imam hatiplerde yaptığı gibi,

Temel eğitimin -ilkokul- akabinde mesleki eğitim

olanakları sunmalıdır.

Mesleki kuruluşlar,

Esnaf-sanatkarlar, ticaret ve sanayi odaları vb. kuruluşların

ahilik kültürüyle yüzleşmekten başka çıkarlarının olmadığını düşünüyorum.

Sonuç olarak Ahi Evran’ın hikmetli kasesinden hissemize düşeni alalım.

‘’Eline, diline, beline sahip ol. Kalbini, kapını, alnını açık tut.’’

Kalın sağlıcakla…