Bismihi Teâlâ
İslam, şüphesiz garip olarak başladı ve günün birinde garip hale dönecektir.
Ne mutlu o garip mü'minlere!” (Hz. Muhammed-s.a.v-)
Bu realite hep düşündürmüştür beni.
Güzel insanlar en güzel amelleri işlerken şehadete erişiyor.
Namaz üzerindeyken, kurban eti dağıtırken, tebliğ ederken, cami yolunda, Kur’an tilavet ederken…
Şehadete erişmek yüce bir makam, büyük bir ikram.
Şüphesiz ki, Allah(c.c)’ın lütfu keremi geniştir,
Dilediğine verir.
Hem de kat kat…
Bakıyorum da şehitlere;
Ekserisi dünyalık olarak yoksuldurlar.
İmkansızlıklarla karşı karşıyadırlar.
Belki de haklarında hayırlısı olan da budur.
Ancak büyük bir teslimiyet, yoğun bir çalışma, yüksek bir ihlas, derin bir adanmışlık zenginliği dikkatimi hep çekmiştir.
Hakikat şu ki:
Yüce Allah kalıba değil, kalbe bakar.
Mala değil amele bakar.
Ey Katiller, caniler, yalancılar!
Yüreği temiz, zihni temiz, yolu doğru ve en önemlisi de
Kendisini İslam davasına adamış bu güzel insanlara reva mıdır?
Necis ellerinizle katlediyorsunuz?
Kokuşmuş ağzınızla sövüyorsunuz?
Kin ve nefret dilinizle düşmanlık kusuyorsunuz?
Sacidlerin, Aytaçların,Yasinlerin vd. attıkları ayak tozuna, ne ki, ona bile erişemezsiniz.
Yüce Resul Taif’e giderken, putperestler; delilerini, akıldan yoksun kimselerini sokağa salarlar.
Fahri Kainat’ın mübarek bedenine kastederek, kan revan içerisinde bırakırlar.
O gün o zihniyet bugün de aynı şekilde sürüyor.
Ve bugünün muvahhitlerine yapılıyor.
Ne yapılıyor olunsa da hür iradeyi engellemedikleri ortada.
Açık söylemek gerekirse İslam düşmanlarını kudurtan da budur!
Sonuç olarak “it ürür, kervan yürür.”
Başka deyişle N. Fazıl’ın dediği gibi
Bu dâva hor, bu dâva öksüz, bu dâva büyük!..
(Namaz Şehidi Sacid ağabeyime Allah’tan rahmet,
kederli ailesine, akrabalarına ve HÜDA par camiasına sabrı cemiller diliyorum.)
Kalın sağlıcakla.