Bismihi Teâla

Literatüre taze bir kavram geçti.

‘Türkiye 100 yılı.’  Yani ikinci yüzyıl.

Sanki birinci yüzyılımız çok maharetlidir de(!)

ünümüz, sanımız her tarafa yayılmıştır da(!),

Çağ atlatılmışız da…

 Ne diyelim;

Sanki dilin kemiği mi var!

Yine de bundan iyisi Şam’da kayısı(!)

Galiba ‘’Türkiye Yüzyılı’’ klişesi uzun süre ağızlardan düşmeyecek.

 Özellikle siyasi çevre nezdinde…

Doğrusu bendeniz eğitimdeki yerimize bakarım.

Zira en büyük yatırımın burada olduğunu bilirim.

Dante’nin hoşuma giden bir sözü var.

‘’Eğitim, ekmek ve sudan sonra,

halkın en zorunlu ihtiyacıdır.’’

Sn. Mahmut Özer, yaklaşık 2 yıldır MEB’in başında.

Hakkını teslim etmek lazım.

Ciddiyetle kayda değer bir şeyler yaptı.

Yeni kabinede olur mu olmaz mı, orayı bilmem.

Umarım gelen gideni aratmaz.

Bakan Özer, geçenlerde toplam 100 öğrencisi olan okulların;

ki kırsal ayrımı yapmaksızın rehber öğretmen atmasından bahsetti.

Önemlidir. Hatta zaruridir.

Ancak çalıştırılınca iş görür.

Gerçi plan ve programda yapacakları belli.

Daha etkili ve karşılığı olan çalışmalardan ziyadesiyle verim alınamaz mı?

Rehberlik servisinin bir de ıslah etme misyonu olsa,

Hele davranış bozukluğu olan öğrenciler yakın ilgiye alınsa,

Ev ziyaretlerine ağırlık verdirilirse,

Fena mı olur.

Sınıflar rehberlik servisini önemsemeli.

Öğretmenler farkındalık oluşturmalı.

Ebeveynler rehberlik servisini zorlamalı.

Hatta orayı kendine yakın görmeli.

Rehberlik servisleri özellikle

‘Tasamın on beşi’ tavrından var gücüyle uzak durmalı.

Amiyane bir tabirle ruhuna hitap etmeli.

Hele hele ‘kendine hayrı yok ki sana olsun’ dedirtmemeli!

Toparlayacak olursak,

Okullarda rehberlik biriminin artırmak yerinde bir şey.

Ancak rehberlik servisi aktif rol olunca sonuç alınır.

Dolayısıyla içi doldurulmalı.

Yoksa angarya olmaktan öteye geçmez!

Kalın sağlıcakla.