Bismihi Teâla

‘’Yüzün meh-i id ü ser-i zülfün şeb-i isra. / Gamzen yed-i Musa leb-i la’lün dem-i İsa.’’ (Yüzün bayram ayı, zülfü saçların Miraç gecesi gibi /Gamzen-bakışın-Musa’nın eli, dudakların İsa’nın nefesi gibi.) Bu naatlar Fatih’in divanında geçer. İnsanlık, kılıcı güçlü pek çok hükümdar görmüştür. Hitabeti yüksek sultanları da… Kudretli sözleri olan padişahları da…! Ancak hem kudretli hem de kalemi güçlü Sultan/padişah ender görmüştür. İşte bunlardan biri Sultan Fatih’tir. Çağ kapatıp, çağ açan padişah. Gerçi ona methiyeler dizmek haddimizi aşar; bilirim. Zamanın ve sonraki zamanların yüksek edipleri, Onu anlatmıştır. Resmetmiştir. Bir padişah düşünün; Divanı olacak. Pek çok dil bilecek. İlim aşığı olacak. Âlimi, bilimi baş tacı görecek. Alime ve şaire yardım elini uzatacak. Ve gazelller ondan Avni diye bahsedecek! ve belki de en önemlisi cihan devletinin temellerini, bilim, kültür, sanat ve edebiyat üzerine inşa edecek. Ne muhteşem şey! Ne büyük şahsiyet! Zaten edebiyat doğrudan düşünceyi ilgilendirir. İlim ve bilim bağını koparmadan, Alim ve sanatçıyı asıl değerde buluşturan anlayış, farklı olmaz mı? Aslında bu cevheri işleten güce bakmak gerek. Bu hüneri açığa çıkaran özü irdelemek lazım. Öyle kadim bir zenginlik ki, İstifade etmekle tükenmiyor. Onun gücüyle güçlenmek, şeref bulmak Lütufların iyisi… İşte, İslam Medeniyeti böyle bir şey! ‘’İlim Çin’de de olsa; alır.’’ Zira onu yitik hazine görür. Yalın anlatımla Fatih’e sadece ‘kılıç sultanı’ demek eksik kalır. O, sözün sultanıdır da…! Eskiler derler ki; ‘’İnsanda güzel olan yüzdür, Yüzde güzel olan gözdür… Ama insanı insan yapan  Ağzından çıkan güzel sözdür!’’ Büyük fetih yıldönümünün;  düşünsel, kültürel fetihlere vesile olması umuduyla.  Kalın sağlıcakla.